Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ


TRABZON MÜZESİ

Bir manastır kilisesi olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, Trabzon Kommenos İmparatorluğu'nun önemli krallarından Manuel'in zamanında (1238-1263 yılları arasında) inşa edilmiştir. Çan Kulesi Kilisesi'nin batı tarafındadır ve 1427 yılında yapılmıştır. Kilisenin kuzeyinde bulunan üç apsisli şapel kalıntısı daha erken bir döneme ait olmalıdır. Yapı, Trabzon, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilince camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. 1958-62 yılları arasında ise Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün teklifi ile aynı genel müdürlük ve İngiltere Edinburg Üniversitesi'nin işbirliği sonucu restore edilerek, 1964 yılından sonra müze haline getirilmiştir.

Mimari: Ana plan kare haç olup yüksek bir merkezi kubbe ile belirlenen Geç Bizans kiliselerinin iyi bir örneğidir. Nartekse sahip olan kilise üç neflidir. Nefler birer apsisle son bulmaktadır. Yandakiler yuvarlak, ortadaki beş köşelidir. Narteksin üzerinde bir şapel vardır. Kuzey, batı ve güneyde olmak üzere revaklı üç girişi vardır. Narteksin güneyindeki zeminde, sağda ve solda mezarlar bulunur. Kubbe ve kasnağı 12 köşelidir. Kubbenin ağırlığı 4 monoblok mermer sütun kemerlerle, pandantifler yardımıyla taşınmaktadır. Sütunlar büyük bir olasılıkla Marmara'dan getirilmiştir. Kilise, ana kubbenin etrafında değişik tonozlarla örtülmüş, çatıya farklı yükseltiler verilerek kiremitle kaplanmıştır. Yapının taş işçiliği birinci sınıftır.

Süsleme: Dıştaki taş süslemeciliğinde Bizans sanatının yanı sıra Selçuklu-İslâm sanatının etkileri de görülmektedir. Özellikle batı cephesindeki her iki yandaki mihrabiyelerin mukarnaslı kavsaraları ile sütun başlıkları İslâmi karaktere sahiptir. Kuzey cephedeki alınlık üzerinde yer alan geometrik kompozisyonlu madalyonlar ve iki yandaki panolar 13. yüzyıl Selçuklu süslemeciliğini örneklemektedir. Bu bize kilisenin inşaatı sırasında konuk Türk ustalarının burada çalıştığını gösterir. Güney cephe şüphesiz müzenin en görkemli kısmıdır. Burada kabartma olarak insanın yaradılışı bir friz halindedir. Bu frizde olay sağdan sola doğru anlatılmıştır: Adem ve Havva'nın yaradılışı, Adem'in elmayı Havva'dan alışı, cenneti sembolize eden ağaçlar, bir meleğin cennetin kapısında tembih edişi; cennetten kovulma, pişmanlık, Kabil'in Habil tarafından öldürülmesi. Güney cepheyi belirleyen kemerin kilit taşı üzerinde Trabzon'da 257 yıl hüküm süren Kommenosların sembolü olan tek başlı kartal motifi bulunmaktadır. Benzer bir kartal tasviri ana apsisin dışında, doğu tarafta da yer alır. Bu cephede alınlıkta sütun başlıklarına yakın iki hayali yaratık (kentauros ve griffon) en üstte sırt sırta iki güvercin, sağda ve solda kare iki pano dairelerle doldurulmuş olup soldaki panonun merkezinde hilâl, sağdakinde ise yıldız vardır. Cephenin iki yanındaki köşelerde bitkisel süslemelerle dolu panolar da Selçuklu sanatının özelliklerini taşımaktadır. Güney cepheden başlayan birkaç kademeli silme, duvarları orta kesimde dolaşır. İçte kilisenin naosunda, ana kubbenin altına rastlayan kısımda opus sectile tarzında çok renkli mermerden yapılmış mozaik yer almaktadır. Bu mozaik, kilisenin yapılışından sonraki yıllara ait olmalıdır.

Freskler: Süslemenin en önemli bölümünü oluştururlar ve İncil'den alınmış konuları canlandırırlar. Kubbede ana tasvir pantocrator İsa'dır. Altında bir kitabe kuşağı yer alır. Bu kuşağın altında melekler frizi bulunur. Pencere aralarında 12 havarinin tasvirleri yer alır. Pencerelerde Hz.İsa'nın talebeleri görülür. Pandantiflerde ise değişik kompozisyonlara yer verilmiştir. Kuzeybatıda Hz.İsa'nın doğumu, kuzeydoğuda haç üzerinde Hz.İsa'nın ölümü, güneydoğuda Hz. İsa'nın cehenneme inişi, güneybatıda Hz.İsa'nın vaftizi bulunur. Dört ana kemerin üzerindeki dairesel madalyonlarda portrelere yer verilmiştir. Ana mekânın batısındaki tonozda, güneyde Hz.İsa'nın dostlarıyla akşam yemeği, ayaklarının yıkanması, kuzeyde "bahçede can çekişme"sahnesi görülür. Güney nefin tonozundaki üç madalyon, çocuk İsa ve iki azizi kapsar. Meryem'in doğuşu ve mabede takdimi güney nefin kuzey duvarındadır. Apsiste Hz. Meryem kucağında İsa, yanlarında iki büyük melekle görülür. Burada tonozda Hz.İsa'nın göğe çıkışı, güneydoğuda havariler heyeti (Hz.İsa onlara dini yaymalarını emrediyor.) kuzeyde Hz.İsa dostlarıyla, altta balık avı mucizesi yer almaktadır. Kuzey duvarında kapı üzerinde dört aziz görülür. Bu duvarın doğusunda üstte Aziz Zahara'nın katli gibi sahnelere yer verilmiştir. Narteksin freskleri daha sağlam olarak günümüze gelmiştir. Bunlar İstanbul'daki Kariye Müzesi freskleriyle benzerlik gösterirler. Narteksin merkezinde İncil yazarlarını temsil eden dört sembol bulunur. Güney kesimde, doğu duvar Kudüsü Şerif mabedinde alimlerle toplantı, vaftiz, kör adamın gözlerinin açılması, batı duvarında ise Hz.İsa'nın suyu şaraba çevirmesi gibi sahneler canlandırılmıştır. Kuzey kesimde ise ekmek ve balık gibi mucizelere yer verilmiştir. Ana girişleri oluşturan tonozlarda da kalıntılar halinde freskler vardır. Ayasofya Kilisesi; merkezi planlı oluşu, yüksek kasnaklı kubbesi, dairesel ve çokgen apsisleri portikleri, taş süslemeleri ve freskleri ile birçok özelliği bünyesinde birleştirmiş ve iyi korunmuş bir anıt-müzedir.

Köy Evi Sergisi
1993 yılı sonunda kamulaştırılarak müze alanına katılan 900 m².'lik arsada, valiliğin desteği ve yerel olanakların değerlendirilmesi sonucu oluşturulan köy evi sergisi 1996 yılı Mayıs ayında ziyarete açılmıştır. Sergilemenin amacı, giderek yok olan halk kültürüne ait değerlerimizin bir bölümünü kurtararak koruyabilmek, müzemize gelen ziyaretçilere küçük de olsa köy yaşamından bir kesit sunabilmektir. Alandaki serander, Of İlçesi Yukarı Kışlacık Köyü'nden bağış yoluyla alınmış ve parçaları numaralanıp sökülerek, 85 yaşındaki bir serander ustasının nezaretinde yeniden kurulmuştur. "Serendi" ve "tekir" gibi adlarla da anılan taşınabilir özellikteki bu yapı; tahıl kurutmak ve saklamak için planlanmıştır ve Doğu Karadeniz halk mimarîsi içinde çok özel bir yere sahiptir. 3.90 x 3.30 m. ölçülerindeki serander, 6 ahşap ayak üzerine kestane ağacından geçme tekniğiyle yapılmıştır. Taşıyıcı ayaklardan gövdeye geçişte yuvarlak, eğimli ve kaygan yüzeyli başlıklar kullanılmıştır. Bazen taş olan bu başlıklar farelerin çıkışını önler. Bu örnekte de olduğu gibi seranderlerin sabit bir basamak sistemi yoktur ve kullanım taşınabilir merdivenle sağlanır. Depoya kapıdan girilir. Etrafı parmaklıkla çevrili dar balkon, tümüyle açıkta korunması gerekli ürünler içindir. Diğer cephelerde dar havalandırma boşlukları vardır. Bu aralıklar belli düzenlerde yapılarak basit işçilikli ızgaralar elde edilmiştir. Geniş ve taşkın saçaklı olan çatı yerli kiremit kaplıdır. Kapı etrafına üç kenarı dolaşan bir kuşak halinde, bezemeli örnekleri esas alınarak oyma tekniğiyle, geometrik sade desenler yapılmıştır. Demir kapı kuşakları da yine geleneksel tarzda, eski örneklerine uygun yapılmış işçilik ürünüdür. Seranderin yanında portatif olarak kurulan köy evi, küçük ölçekli ve tek katlıdır. Bunun için İlimiz, Sürmene İlçesi, Yukarı Aksu Köyü'ndeki eski konutlar arasından seçilerek rölövesi çıkarılan bir örnek esas alınmıştır. Geleneksel tarzda inşa edilen konutun yapımında eski yapım tekniğini bilen ustalar çalıştırılmıştır. Kestane ağacından geçme tekniğiyle yapılan cephelerden ikisi boş muska gözlü, diğerleri taş ve toprak dolgulu muska gözlüdür. Çatı dört omuz olup geniş saçaklı ve kiremit kaplıdır. Mutfak, aşhane ve iki odadan oluşan konutta aşhanenin zemini çoğu özgün örneklerinde olduğu gibi sıkıştırılmış topraktır. Bu bölümde tavan kaplaması da yoktur ve aralıklı konulan yatay hatıllardan birinde, yerde ortada bulunan ocağın üstünde zincir asılıdır. Odaların zemini mutfak zemininden daha yüksekçe olup, döşeme ve tavan ahşap kaplamadır. Tüm kapı ve pencerelerde, kilit sistemleri de içinde olmak üzere eski örneklere bağlı kalınmıştır. Evin iç düzenlemesi, pek çok köyden edinilen bilgiler ışığında, müze deposunda bulunan ve yeni derlenen özgün eşyalarla yapılmıştır. Mutfakta, taş ocağa zincirle asılı kazan, bir köşede bakır kapların konulduğu bir dolap, yekpare ağaçtan oyulmuş bir sofra ve aynı tarz çeşitli boyda ahşap tekneler, un sandığı, duvarlara asılı bağırsak ve deri iplikçiklerden yapılma kalburlar, "çamur yayık" ile çeşitli boyda el değirmenleri bulunmaktadır. Odalardan birinde küçük bir şal ve kaytan tezgâhı çalışır durumda, diğer dokuma gereçleriyle birlikte sergilenmektedir. Dokuma gereçleri arasında bezemeli ahşap örekeler, mekik ve dokuma kılıçları ayrıca anılmaya değer niteliktedir. Diğer oda ise gelin yatak odası olarak düzenlenmiştir. Ahşap işçilikli bir beşik ve yün dokuma beşik dastarı, bezemeli çeyiz sandığı örnekleri, giysiler ve yatak odasına ait diğer aksesuarlar burada yer almaktadır. Konutun bahçesinde, etrafı çitle çevrili küçük bir tarla modeli oluşturularak, Karadeniz Bölgesi'ne has sebzelerden mısır ve lahana ekilmiştir. Ayrı bir alanda, seranderin yanında komar çubuklarından yapılma bir çöten (silindirik mısır deposu) bir gazal sepeti, taş bir dibek ve bileyi taşı bulunmaktadır.

                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa