Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ  


     Taşın insan yaşamındaki yerini, insan emeğinin taşı nasıl şekillendirdiğini görmek için dinlerin, mezheplerin harman olduğu Mardin e gitmeli.Mardin biri eski, diğeri yeni iki kenti bir arada barındırıyor. Eski kent, SİT alanı ilan edildi ve artık tümüyle bir müze kent görünümü kazanıyor. Konaklar koruma altına alınıyor, yeni bina yapılmasına izin verilmiyor.
Mardin e havayolu ile haftanın her günü, kimi günler haftada iki kez İstanbul ve Ankara dan Diyarbakır a giden uçaklar ile gidilebiliyor. Ayrıca haftanın belli günlerinde yine İstanbul ve Ankara dan Urfa ya giden uçaklarla da havayolundan gidilebildiği gibi , İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve diğer şehirlerden de kalkan, hepsi son model otobüslerle karayolu ile de ulaşılabiliyor.
Mardin e, havayolu ile Diyarbakır üzerinden 1 saat 15 dakikalık uçuştan sonra 90 kilometrelik karayolu ile ulaşılabilir. Aynı yolu Urfa üzerinden de yine 1 saat 15 dakikalık havayolu ve 180 km lik bir karayolu yolculuğundan sonra ulaşabilirsiniz.
Mardin e Diyarbakır dan giden karayolunun tümü asfalt. Diyarbakır dan çıkıp Mardin yoluna girdikten sonra yol boyunca size sol tarafta dağlık alanlar sağ tarafta ise ekili alanlar eşlik eder. Yolun 70. kilometresini aşıp artık Mardin e yaklaşmaya başladığınızda, eski adıyla Seyhan olan Sultanşehmus Türbesi ni göreceksiniz.
İstereniz burada küçük bir mola verip bir çay içimlik zamanda Sultanşehmus türbesini ziyaret edebilirsiniz.
Mardin e yaklaştığınızı ise, bir kalenin üzerine oturtulmuş evleri yakından görmeye başladıkça anlayacaksınız.
Mardin çarşısı da bir orta çağ kenti çarşısı görünümünde. Mardin her yönüyle birbirini tamamlayan parçaları barındırıyor.Çünkü ister Diyarbakır üzerinden ister Urfa üzerinden Mardin e gelin, şehre, daha doğrusu şehrin eski merkezine yaklaştıkça göreceksiniz ki seyretmekte olduğunuz yolda giderek size yaklaşan heybetli bir kalenin üzerine oturtulmuş evler sizi karşılıyor.
Mardin ile ilgili hiç bir şey bilmiyor ve bu müze şehri daha önce görmemiş olsanız bile, kente yaklaştıkça, şehrin görüntüsü sizi içine çeker. O görüntünün içine girdiğinizde ise başka bir dünyaya geldiğinizi göreceksiniz.
Ama sakın yalnız bu görüntü ile yetinmeyin. Şehrin içine girin ve inişli çıkışlı daracık sokaklarında gezin.
Mardin, Hurrilerden beri bir yerleşim birimi olarak biliniyor. 12. yy başlarında kurulan şehir, Artuklular döneminde önem kazandı. Artuklular ı izleyen Akkoyunlu lar döneminde de parlak bir dönem yaşayan Mardin, bu dönemde kendine özgü bir konut mimarisi geliştirdi. Mardin evleri, bölgedeki özel taşların işlenmesi ile süslenmiştir.
Mardin in adı, tarihte Perslerce Marde, Bizanslılarca Mardia, Araplarca Mardin, Süryanilerce Marde, Merdo, Merdi, ve Merdi olarak kullanmış. Merde ya da Merdo, Süryanicede kale, kaleler anlamına geliyor. Kimilerine göre ise mede adı bölgeye yerleşen Merde boyundan geliyor.
Şehir gezisi
Mardin gerçek anlamda bir müze şehir. Aslında zaman zaman espri ile zaman zaman da gerçekten dile getirilen Bu şehrin giriş ve çıkışınaMardin Müzesi, eski taş bir konağın düzenlenmesiyle kurulmaya çalışılıyor. Müze, ödenek yokluğundan henüz ziyarete açılamadı. birer kapı yaparak burayı bir Müze şehir yapmalı tezleri de, buradan kaynaklanıyor.
Mardin; mimarisi, tarihi, kültürel yapısı, sosyal dokusu ile her açıdan bugüne kadar gördüğünüz şehirlerden farklı bir yer.
Bir kalenin üzerine oturtulmuş olan şehir eski ve yeni olmak üzere iki bölümden oluşuyor.
Mardin in 1960 lı yılların sonunda şehrin tamamının SİT alanı ilan edilmesiyle şehir içine yeni inşaat yapımı yasaklandı. O tarihten sonra bir yandan kamu birimleri şehir dışına taşınırken bir yandan da şehrin gelişmesine paralel ihtiyaç duyulan yeni yerleşim ve iş alanları da şehrin girişindeki düzlük alana indirilmeye başlandı.
Şehrin girişindeki düzlük alan tanımı, herhangi bir yerde kullanılan düzlük alandan farklıdır. Çünkü Mardin de baştan sona yürüyerek 15-20 dakika sürebilecek, çift yönlü trafiğe bile uygun olmadığı için, araçların tek yönlü çalıştığı yalnız bir cadde vardır. Şimdi yeni şehir denilen bölgeden başlayıp şehrin alt bölümünden geçen yeni bir yol yapıldı. Belediye otobüsü, minibüs vb. gibi şehir içi ulaşım bu yoldan sağlanıyor. Ama bizim size önerimiz, Mardin i , evlerin çöpünün bile araç giremediği için ancak eşeklerle toplanabildiği, inişli çıkışlı daracık sokaklarını yürüyerek gezmenizdir. Gezdiğiniz sokaklarda aynı zamanda hepsi bölgenin özgün taşlarından işlenerek yapılmış tipik Mardin evlerini görebileceksiniz.
Deyrülzafaran Manastırı, kısa süre öncesine kadar Süryaniliğin merkezi sayılıyordu.Mardin i gezmeye başlamadan önce küçük bir uyarı. Aracınızdan indikten sonra olduğunuz yerden şehre şöyle bir bakın daha sonra gördüğünüz o şehrin içine girip gezmeye başlayın. İçine girdiğinde insan kendini bir anda 16. yüzyılda bulmuş gibi oluyor.
Bunu biraz daha yakından görmek isterseniz, her biri ayrı bir çarşının adı olan Dellallar, Kazancılar, Marangozlar, Hasan Ammar, Sokulbakar ve Babıssor a gidin.
Geçmişe yolculuk
Bu yerlerde 21. yüzyıla girerken 16 ya da 18. yüzyıldaki yaşamın izlerini göreceksiniz. Dükkanların yapısı, işleyiş, konumlanma ve bütün varlığı sizi bambaşka bir dünyaya götürüyor.
Mardin de, Sokulbakar dan başlayıp Bezzazlar, Sobacılar, Kasaplar çarşısını izleyerek Ulu Camii den Dellallar Çarşısına, oradan da Kazancılar carşısına geldiğinizde, yolda hala semer yapan dükkanlara tanık olacak, daha önce koca bir çarşı iken şimde ancak birkaç dükkanın kaldığı Bakırcılar çarşısında bakır döven ustaların çekiçlerinden Mezpotamya ya yayılan ritmik seslerini duyacak, marangazlor çarşısında hala takunya yapan ustaları göreceksiniz.
Bu arada Attarlar Çarşısına giderken yolda göreceğiniz leblebicilere şöyle bir uğrayıp, leblebi ustalarının taze taze önünüzde yaptıkları leblebiyi görün ve tadın. Mardin leblebisini tattıktan sonra bundan böyle leblebi dendiğinde aklınıza Çorum değil Mardin gelecektir. Bu arada söyleyelim. Mardin den eşinize dostunuza getireceğiniz en güzel hediye de leblebi olabilir. Tabii kendiniz için de.
Mardin mutfağı
Yemekten söz açılmışkan Mardin e gidip Rıda nın kebabını yemeden dönmeyin sakın. Bu öneri Rıda nın kebabını yiyinceye kadar sizin için bir anlam taşımayabilir. Ama Mardin in ana caddesinde, Yapı Kredi Bankası nın sırasında bulunan üzerinde de Kebapçı Rıdo yazılı tabelayı gördüğünüzde içeri girin ve kendinize bir kebap ziyafeti çekin.
Bu girdiğinz yer 40 yıldır aynı kişi tarafından işletilen ve aynı yöntemle kebap yapan yerdir. Rıda Kebabı nın özelliği, kebap olacak etin, kıyma makinesinden geçirilmeden, satır ile kıyılmasındadır.
Söz yemekten açılmışken Mardin in özgün yemeklerini de anlatalım. Aslında bizim anlatmamız yerine size önerimiz Mardin in; kaburga. işkembe dolması, içli köfte ve etli ekmek gibi özgün yemeklerini Cumhuriyet Meydanı ndaki Turistik Lokantası na giderek burada önünüzdeki Mezopotamya yaylasını seyrederek yemenizdir. Size önerimiz, Turistik Lokantası nda gördüğünüz ve damak zevkine meraklıysanız bu yemeklerin tümünü tadabilmek için tadımlık bir menü hazırlamalarını söyleyin.
Müzekent Mardin, ve Çevresini Nasıl Gezmeli.
Mardin, mimarisi, sosyal yaşamı, kültürel dokusu ve şehrin kendisi ile gerçekten her göreni büyüleyen bir şehir.
Nasıl Gezmeli?
Mardin yalnız şehir merkezi ile değil, çevresi ile de kültürel bir gezi için ideal bir yer.
Önce mardin kent merkezi içindeki önemli noktaları, evleri, medreseleri, kiliseleri, ardından da Deyrulzaferan Manastırı başta olmak üzere Dara, Midyat ve Hasankeyf’i içine alan geniş bir alanı gezmeli.
Kısacası Mardin ve çevresini hakkıyla gezebilmek için en az iki gün ayırmalı. Dünya Süryaniliğinin merkezi olan Deyrülzafaran, su sarnıçları ile Dara ve yine dünyadaki yaşayan arkeolojik birkaç şehirden biri olan Hasankeyf i de kattığınızda Mardin gezmeye doyulmaz bir şehir.
Şehir içinde yapacağınız gezide görmeye değer yapılar şöyle sıralanabilir:
Ulu cami: 12. yy da. Artukoğulları tarafından yapılmıştır. Caminin manaresi uzunluğu ve taş işçiliği bezemeleri ile dikkat çekiyor. Maneri kapısının üzerinde 1888 tarihi yazılıdır.
Zinciriye Medresesi: Artuklu Sultanı İsa adıyla anılan medrese, 1385 tarihinde yapılmıştır. Külliye cami, türbe ve ceşitli ek mekanlardan oluşuyor. Medresenin güneydeki basamaklarla çıkılan taç kapısı taş işçiliğinin adeta bir şaheseridir.
Latifiye ve Şehidiye Camii leri:1371 de Artuklular zamanında yaptırılmış, minaresi ise Musul Valisi Gürcü Reşit Paşa tarafından 1845 te yaptırılmıştır. Şeyh Çabuk adıyla da bilinen Şehidi ye Camisi ise15. yy a tarihlenmektedir.
Deyrülzafaran Şeyh Zırrar Camisi: 13. yy da Artuklu Sultanı Emineddin tarafından yapımına başlanan ve 1108-1122 tarihleri arasında yaşayan kardeşi Necmeddin İlgazi tarafından minaresiz olarak yaptırılan cami, Emineddin Camisi olarak da biliniyor.
Kasımiye Medresesi: Yapınına Artuklular zamanında başlanıp Akkoyunlu Sultan Kasım zamanında bitirilmiştir.
Kırklar Kilisesi: Mardin şehir merkezinde bulunan Kırklar Kilisesi, 569 yılında Şehit Mar Behnan ve kızkardeşi Sara adına yaptırılmıştır.
Mar Mihail Kilisesi: Mardin şehir merkezinin güneyinde, şehirden kopuk bir yerde bulunan Mar Mihail Kilisesi, 186 yılında Kefertut Valisi tarafından yaptırılmış. İiqçinde Mar Yusuf, Mar Mihail ve Mar Sirasa ya ait mezarlar bulunuyor.

Nerede Kalınır?
Burada konaklamak isterseniz üç yıldızlı iki otel var: Şehir merkezindeki Bilen Oteli ve Kızıltepe de Öztopraklar. Önceden rezervasyon yaptırmanızda yarar var. ( Türkiye nin Bütün Otelleri kitabına bakınız. ) Şehir merkezinde Turistik adıyla bir otel olmakla beraber burası tavsiye edilebilecek nitelikte değil.


Deyrülzafaran Manastırı
Midyat da Mardin gibi bir müze kent. Süryani Kiliselerinin çan kulesi, kent silüetinin tamamlayıcı parçalarıHristiyan dininin katolikleri için Vatikan ne ise, Süryaniler için de aynı olan, kısa bir süre öncesine kadar dünya Süryanilerinin merkezi olanDeyrulzaferan Manastırı, Mardin’in bir kaç kilometre dışında Deyrülzafaran ı da mutlaka görmelisiniz. Burada yalnız Süryanilik ile ilgili değil, güneşe tapanların tapınağını da görebilirsiniz. Deyrülzafaran Mardin den 5 kilometre uzaklıkta. Buraya şehirden tutacağınız bir taksi ile ulaşabilirsiniz. Taksici ile anlaşarak sizi geri götürmesi için beklemesini de isteyebilirsiniz. ( Beş dolar karşılığı Tl. kadar tutar.)
Manastır, 1937 yılına kadar dünya Süryanilerinin Merkezi ydi. 493 te Süryani mimar kardeşler Teheodori ve Tehodari tarafından yaptırıldı. Adını yörede yetişen zafaran çiçeğinin yapının harcında kullanılmasından alan Deyrülzafaran Manastırı, Süryani Havariyun undan Petrus adına dikilen taşından kaynaklanan bir kutsallık taşıdığı ve İsa nın Petrus a Temel kaya sensin, senin üzerine kilisen inşa olunacaktır dediği için bu taşın dikildiği kilisenin de merkez olduğuna inanılmaktadır. Deyrülzafaran Manastırı, 1937 de Süryani Patrikliğinin Suriye ye taşınmasına rağmen Süryanilerin Hac merkezi olarak kabul ediliyor Bu nedenle de dünyanın her yanındaki Süryanilerce Deyrülzafaran çok sık ziyaret ediliyor.
Manastırın içinde güneşe tapanların da tapınağı bulunuyor.


Dara
Tarihte Dara Kalesi olarak geçen, Dara su sarnıçları, ise Mardin den Suriye sınırına giden Nusaybin yolu üzerindedir. Mardin den Nusaybin e giderken 30. kilometredeki Oğuz köyüne giden yoldan ulaşılan Dara yı eğer görmek isterseniz, buraya da özel bir taksi ile gidebilirsiniz. Roma, Bizans, Sasani e Arap egemenliğinde kalan , adını Pers İmparatorluğu nun büyük imparatoru Dara dan alan kral kenti Dara, Mezopotomya nın önemli bir transit ticaret merkeziydi. Kent, Büyük İsqkender den sonra Doğu Roma ile Persler arasında sık sık el değiştirdi. 7. yy da Abbbasiler, 15. yy dan sonra da Türklerin bölgeye egemen olması ile Türk egemenliğinde kaydı.
Dara da kalenin su gereksinimini karşılayan büyük hacimli sarnıçlar ve saray olarak bilinen yapının altında büyük bir mahzen ve anıtsal yapılar bulunuyor.


MİDYAT
Mardin gibi bir müze kent olan Midyat, Mardin’den yaklaşık 1.5 saat uzaklıkta.
Hasankeyf ve Midyat’ı içine alan geziyi bir güne sığdırabilirsiniz.
Mardin’e benzer evlerin, taş konakların, kemerli geçitlerin, minare gibi yükselen çan kuleleriyle süryani kiliselerinin bulunduğu Midyat, bir ortaçağ kentini andırıyor. Süryanilerin yavaş yavaş terketmesi ve göç almasıyla şehir merkezi 2 km ötedeki Estel’e kayıyor.
Telkari diye bilinen taş işçiliğinin en güzel örnekleri Midyat’taydı. Bir kaç telkari ustası Midyat çarşısında mesleklerini sürdürmekteMor Gabriel (Deyr-ul Umur) Manastırı, Midyat’ın hemen yakınında. direniyorlar. İzleyebilirsiniz.

Deyr-Ül Umur Manastırı
Mor Gabriel olarak da bilinen Deyr-Ül Umur Manastırı, Midyat yakınında, temelleri 379 da atılarak bir tepe üzerinde kurulmuş. Manastır içinde Meryamana,Resüller, Kırk Şehit, Mar Şumuel, Mar Şem un adlarıyla anılan ibadethaneler, rahiplerin yaşama ve ibadet etme alanları, lahit ve mezarlık bölümü bulunuyor. Mar Gabriel, aynı zamanda Süryani Kilisesi tarafından Piskoposluk merkezi olarak da kullanılıyor.

Hasankeyf
Bir kez, Mardin e gitmişken Hasankeyf i mutlaka görün. Hasankeyf e gitmek için Mardin den minibüsle Midyat a gidip oradan Hasankeyf eHasankeyf, 1950’lere kadar kayalara oyulmuş evlerde yaşıyordu. Şimdi yokolma tehlikesiyle karşı karşıya. ulaşabilirsiniz.
Hasankeyf’te Zeynel bey TürbesiArtuklular döneminin başkent olarak bilinen Hasankeyf, antik çağın ilk yerleşim alanlarından biridir. Kayaların oyularak konut haline getirildiği Hasankeyf adı Süryanice kaya anlamındaki Kifo dan geliyor.
Roma, Bizans, Sasani e Arap egemenliğinde kalan Hasankeyf, hristiyanlığın yayılmasıda da önemli rolü oynamış bir kent. 1232 de Eyyübi tarafından işgal edildi. 1268 de da Moğallar tarafından ele geçirilen Hasankeyf kısa süreli Akkoyunlular dönemi dışında ticaret yolları değişinceye kadar önemli bir ticaret merkeziydi.GAP projesinin tamamlanmasının ardından yokolacak tarihi değerlerimizden biri: Hasankeyf
Hasankeyf bugün, çeşitli dönemlere ait narin minareler, Asankif köprüsü nün hayranlık uyandıran dev kalıntıları, soğan kubbeli türbelerin Anadolu daki tek örneği olan Zeynel Abidin Bey Türbesi ve zaviye tarzının ender örneklerinden S.Abdullah Zaviyesi, kayalara oyulan binlerce ev, dükkan, kilise, ve İbni Şaddat a göre bir zamanlar sayıları 7 iken bugün yalnız 3 ü korunabilen ilginç hayvan oymalarıyla zenginleştirilmiş anıt kapılar ve muhteşem manzaralı Artuklu Akropolü ne ev sahipliği yapıyor.
Şimdi Dicle nehri üzerinden kurulacak olan baraj dolayısıyla su altında kalma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılan yer işte burasıdır.

                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa