LİDYA YÖNETİMİ
Batıdan göçedenler yöreye geldiklerinde
Karyalılar ve Lelekler ile karşılaştılar. Bir süre aralarında
çekişme olduysa da sonradan kaynaştılar. Karyalılar
Anadolu'nun en eski halkı olarak bilinir. Ancak batıdan
gelenlerin burada ticaret kolonileri kurduğu da bir gerçektir.
Efes tarihinde İ.Ö. 10-8. yüzyıllar arası karanlıktır. Bur
tarihler arasında üretilmiş her hangi bir kalıntı
bulunmamıştır. Kent 7. yüzyılda Trakya'dan gelen Kimmerler'in
saldırısına uğrar. Bunlar kenti işgal eder ve Artemis
Tapınağı'nı yıkarlar. 6. yüzyılda bu kez Lidya kralı ünlü
Kroisos Efes'e saldırır. Efesliler Tanrıça Artemis'in
kendilerini koruyacağı düşüncesiyle tapınak ile kent arasına
bir ip çekerler ve Lidya ordusunun bu ipi geçemeyeceğine
inanırlar.Kroisos'un ordusu kente girer. Ünlü kral Efeslilere
dostca yaklaşır. Korkularının aksine yıkılmış olan ve yapımı
devam eden Arkaik Artemis Tapınağı'na katkılarda bulunur.
Tapınağın cephesinde yeralan ve Columna Caelata denilen
kabartmalı sütun tanburlarını yaptırarak hediye eder. 1868
yılında J.T. Wood'un kazılarında bulunan bir tanbur üzerinde
"Bunu Kroisos Yaptırdı" yazısı okunabilmektedir. Bu parça
halen British Museum'dadır. Lidyalılar Efes'i Tyranlarla idare
ederler. Halk bundan pek hoşnut kalmaz.
İONİA EYALETİ
Lidya Yönetimi sürerken doğudan Efes'e
Pers saldırısı başlar. Yapılan savaşta Lidya ordusu yenilir.
Kral Kroisos esir olur. Pers kralı Kyros geleneklere göre
Kroisos'un tahtı üzerinde yakılmasını ister. Çok sayıda vazo
resminde de gösterildiği gibi odunlar yığılır, en üste bir
taht konarak üzerine Kroisos oturtulur ve odunlar ateşe
verilir. Bu sırada Kroisos, - Ah, Solon! diye bağırır. Bundan
bir şey anlamayan Kyros yakmayı durdurur ve ne demek
istediğini sorar. Kroisos; - Ben ve ülkem zenginliğin
doruğundayken Atinalı Solon'u başkentim Sardes'e çağırdım.
Sarayımı ve hazinelerimi gösterdim "Söyle Solon, benden daha
mutlu birisi olabilir mi?" diye sordum, Solon "Ölümünü
görmeden mutlu olup olmadığını bilemem" dedi. Şimdi onun ne
kadar haklı olduğunu anlıyorum. Bu cevap üzerine Kyros,
Kroisos'u yakmaktan vazgeçer ve kendisine danışman yapar.
Persler önce Sardes'e, daha sonra Harpagos komutasında güçlü
bir orduyla Foça (Phokai) dan başlayarak güneye doğru bütün
İyon kentlerini işgal ederler. (İ.Ö.546) Persler; Lidya, İonya,
Pamfilia'yı İONİA EYALETİ adı altında birleştirirler ve
eyaletini başkenti EFES olur. Yönetimin başında olan satrap
burada oturur. Kent iç işlerinde serbest, dış işlerinde
bağımlıdır. Persler her yıl vergi, gerektiğinde de asker ve
gemi alırlar. Pers yönetimini de kapsayan 6. yüzyılda Efes'in
de içinde bulunduğu Milet, Priene, Kolophon, Symirna gibi İon
kentleri bilim ve sanatta en üst noktaya ulaşırlar. Efesli
ozan Kallinos, Hipponaks ve bilge Herakleitos bu dönemde
yaşamışlardır. Kazılarda 6. yüzyıla tarihlenen ve tapınağa
hediye olarak sunulan çok sayıda altın, fildişi amber ve
seramikten yapılmış eser bulunmuştur.
İONİA AYAKLANMASI
Pers Yönetimi'nde Satrapların katı ve
acımasız yönetimi tyranları aratır. Bu durum Kyros'tan sonra
gelen Pers kralları Kambises ve Darelos dönemlerinde de
değişmez. Bu durumdan rahatsız olan İon kentleri anlaşarak
Milet'in önderliğinde başkaldırırlar. Tarihe İonia Ayaklanması
adı altında geçen bu olayda, başkaldıranlar Efes'te toplanıp
buradan Küçük Menderes (Kaystros) nehri vadisini takip ederek
Sardes'e ulaşır ve kenti ateşe verirler. Çoğunluğu sazdan
yapılmış olan evler yanar. Bu arada kentin Kybele tapınağı da
yanar. İonia ayaklanması, İon donanmasının İ.Ö. 494 yılında
Miletos yakınındaki Lade adası önünde yenilmesiyle son bulur.
Persler ayaklanan kentleri yeni baştan işgal eder ama bu kez
yağmalar, yakar ve yıkar. Efes, bu başkaldırıda önemli bir rol
üstlenmediği için zarar görmez.
İSKENDER DÖNEMİ
Makedonya Kralı Büyük İskender,
Makedonya'da ve Yunanistan'da birliği sağladıktan sonra
Anadolu'yu Persler'den temizlemek için güçlü bir ordu ile
Çanakkale Boğazı'nı geçer. Persler Biga Çayı (Granikos)
kenarında ordularını toplar. İonia Satrapı Spithridates
başkent Efes'ten gelerek bu orduya katılır. İskender'in
günlüğünü yazan tarihçi Arrianos'un Atlılar Savaşı olarak
isimlendirdiği savaşta, satrap Spithridates kılıcıyla
İskender'e vurmak üzereyken bir Makedonya'lının mızrağı ile
öldürülür.Persleri yenen İskender, Sardes'e gelir. Daha sonra
dört günlük bir yürüyüşten sonra hiçbir direnişle
karşılaşmadan Efes'e ulaşır. (İ.Ö.334) Efesliler kendisini bir
kurtarıcı olarak karşılarlar. İskender Efes'e özgürlüğünü
bağışlar. Doğduğu gece Herostratos isminde bir akıl hastası
tarafından yakıldığı söylenen Artemis Tapınağı'nın (Mitolojiye
göre Tanrıça Artemis, İskender'in doğumuna yardım etmek için
tapınaktan ayrılmış ve yangına engel olamamıştır.) inşaat
masraflarını karşılamak ister. Efesliler kendi tanrıçalarının
tapınağını başkasının yapmasını onur meselesi yaparak,
İskender'i kibarca reddederler. - Bir tanrının başka bir
tanrıya tapınak yapması yakışık almaz. (İskender yarı tanrı
bilinirdi.)
GENERALLER DÖNEMİ
İskender'in ölümünden sonra Efes birkaç
kez generalleri arasında el değiştirdikten sonra İ.Ö. 287
yılında general Lysimakhos'un yönetimine girer. Lysimakhos,
Pion ve Korresos Panayır ve Bülbül dağları arasındaki vadiye
Hippodomik plan (ızgara planı) uygulayarak yeni baştan kenti
imar eder, kentin etrafını güçlü sur duvarlarıyla çevirir ve
ismini karısının adı olan Arsinoe yapar. Bu isim çok kısa bir
süre sonra kullanılmaz olur. Lysimakhos Artemis tapınağı
çevresinde oturanları bu yeni kente davet eder. Fakat kimse
tapınağı bırakıp gelmez. Bunun üzerine kentin kanallarını
tıkayarak su basmasına neden olur. Burada oturan Efesliler
zorunlu olarak taşınırlar. Hırslı bir kadın olan Arsinoe,
Lysimakhos'un ilk karısından olan oğlu Agothokles'in kendi
oğlu yerine ilerde kral olacağını düşünerek bunu engellemek
için, Agothokles'in babasını oldüreceğini ileri sürer. Kral
Lysimakhos buna inanır ve oğlunu öldürtür. bu olay üzerine
öldürülmekten korkan ilk karısı ve bazı komutanlar Seleukos'a
sığınarak onu Lysimakhos'a karşı kışkırtırlar. Seleukos güçlü
bir ordu ile Lysimakhos'un topraklarına saldırır. Yaşlı
Lysimakhos Manisa'nın doğusundaki Korou Pedion'da yenilerek
savaşta öldürülür. Efes bu kez Seleukosların eline (İ.Ö. 281)
geçer. Bundan sonra bir kaç kez Plomaioslar ve Seleukoslar
arasında el değiştirir, sonunda İ.Ö. 188 yılında yapılan
Apameia barışı ile Pergamon (Bergama) krallığına ve 133
yılında da bu krallığın sona ermesiyle vasiyet edildiği gibi
Roma yönetimine girer.
ASİA EYALETİ
İmp Augustus Antalya-Alanya arasında
Phampilia adı ile anılan bölgeyi İonia ile birleştirirek Asia
Eyaleti'ni kurar. Eyaletin başkenti Efes olur. Böylelikle
Efes, Asia'nın en önemli metropolü, ticaret merkezi ve Roma
valisinin sürekli oturduğu yer olur. Ticaret hızla gelişir.
Özellikle korunaklı limanı sayesinde Anadolu içlerinden gelen
malları bütün Akdeniz ülkelerine satar ve zenginliğinin
doruğuna ulaşır. Kentte yeni eyalet sisteminde reformlar
yapılır. Buna göre Asia eyaletine yanlızca konsüllük yapmış
valiler atanır. Valilik süresi bir yıla indirilir. Böylelikle
Efes'te yüzlerce kişi valilik yapmıştır. İmp. Antonius Pius ve
İmp. Pupienus Efes'te valilik yapmış ünlülerdendir. Kent
gelişimine devam eder. Asia eyaleti Afrika eyaletiyle birlikte
imparatorluğun en
büyük ve önemli eyaleti durumuna gelir.
Kentte, çevrede çiftlikleri olan arazi sahipleri, denizaşırı
ülkelerden gelmiş tüccarlar, Roma vatandaşları, gemiciler,
askerler, sanatçılar ve kölelerden oluşan 200-250 bin kişi
oturur. Bunların içinde paganlar, yahudiler, Mısır dinlerine
inananlar ve hristiyanlar vardır.
HRİSTİYANLIĞIN GELİŞİMİ
Hristiyanlık en çabuk Efes'te tutunur.
M.S 37-42 yılında İsa'nın havarileri Kudüs'ten kovulurlar. St
Paulos 53 yılında Efes'e gelir. Burada üç yıl kalarak
özellikle havralarda ders verir ve Efes Kilisesi'ni kurar.
Timitheus isminde Efesli bir inanmış Paulos'a yardımcı olur.
Yeni din burada hızla taraftar bulmaya devam eder. Bu durum
kentte gümüşten Artemis heykeli ve tapınak maketi üreten
kuyumcu Demetrius gibi sanatçıları rahatsız eder. Yeni dinin
yayılmasıyal ürettikleri malzemelerin satılmayacağı kuşkusunu
taşırlar. Bu durum üzerine bunlar ve taraftarları tiyatroda
toplanarak Efes'in Artemis'i büyüktür diye saatlerce bağırır
ve kargaşa yaratırlar. St Paulos bunların karşısına çıkmak
isterse de etrafındakiler buna engel olurlar. Sonunda kent
görevlileri gelerek eylem yapanları susturur ve bir
şikayetleri varsa kent mahkemelerine gitmelerini sağlık
verirler. Sonunda Paulos kenti terkeder. Bir süre sonra
Makedonya'dan Miletos'a geçerken Efes'teki din büyüklerine
haber gönderir ve onlarla Miletos'ta toplantı yapar. St.
Paulos'un yazıcısı St.Lukas, "Havarilerin İşleri" isimli
yapıtında İ.S. 37-42 yılları arasındaki olayları anlatırken St.
Jean'dan bahsetmemektedir. St. Jean'ın bu tarihlerde Efes'te
olduğu sanılmaktadır. St. Jean inciline göre, İsa çarmıha
gerildikten sonra henüz ölmeden, St Jean'a dönerek, - Adam,
işte anan diyerek Meryem'i ona, Meryem'e dönerek, - Kadın,
işte oğlun. demiş ve böylelikle anasını St. Jean'a emanet
etmiştir. Kudüs kentinin karışık ortamı nedeniyle orada
barınmaları zorlaştığı için St. Jean beraberinde Meryem olduğu
halde Efes'e gelir. Bir süre şimdiki Konsil Kilisesi'nin
bulunduğu yerde olan Museion yakınındaki bir evde konuk
olurlar. Daha sonra Meryem Ana, Bülbül dağındaki evine
taşınır. Hayatının son günlerini burada geçirdiği
sanılmaktadır. St Jean ise Efes Kilisesi'nin güçlenmesi için
uğraş verir. Anadolu'da ve Yunanistan'daki kiliselere
mektuplarını ve İncili burada yazar. Ölünce vasiyeti üzerine
sonradan kendi adıyla anılan Ayasuluk Tepesi'ne gömülür.
Burası o dönemde tercih edilen bir mezarlık(nektopolis)tir.
Mezarının üzerine 4. yüzyılda ahşap bir bazilika , 6. yüzyılda
da İmp. Jüstinien ve karısı Kraliçe Theodora'nın yardımlarıyla
bugün kalıntılarını gördüğüümüz kilise yapılır. 1920*21
yıllarında Yunanlı arkeolog Sotiriu, kilisede kazı yapar ve
mezar odasındaki iskeleti çıkarırı. Günümüzde katoliklerin
kutsal saydıkları önemli yerlerdendir.
ÇÖKÜŞ DÖNEMİ
Efes Limanı, kentin gelişmesi ve
zenginleşmesinde ve deniz ticaretinin etkin bir hale
gelmesindeki en önemli faktördür. Ne var ki liman daha İmp.
Hadrian döneminde (İ.S. 117-138) K. Menderes nehrinin
getirdiği alüvyonlarla dolmaya başlar. 4. yüzyılda artık
güçlükle kullanılır. İmparatorluktaki mali sıkıntılar da buna
eklenince artık Efes geri dönülemez bir çöküşün eşiğine gelir.
Ticaret artık iyice geriler. 6. yüzyılda sur duvarları
küçültülerek savunma kolaylaştırılmak istenir. Bu da çare
olmayınca St Jean tepesinin üzerine kale yapılır. Halkın
önemli bölümü buraya taşınır. 7-8. yüzyılda Arap orduları
kenti tehdit eder. Kilisenin çevresindeki duvarlar
güçlendirilerek buraya bir dış kale görünümü verilir. Halife
Süleyman'ın orduları (716) artık Efes'tedir. 10-11. yüzyılda
şimdiki Efes'te kimse barınmaz. Halkın kalan bölümü Şirince
köyünü daha güvenceli bularak oraya taşınır. 14. yüzyılın
başında Türkler yöreye geldiklerinde Efes'te kimseyi
bulamazlar. Kentin eski görkeminden hiçbir şey kalmamış
gibidir. Ardından yöreye hakim olan Aydınoğulları Türk Beyliği
döneminde kentin adı Hagios Theologos'tan esinlenilerek
Ayasuluk olur. 14.yüzyılda gezgin İbn-i Batuta Ayasuluk'u da
ziyaret eder. Ona göre Ayasuluk Batı Anadolu'daki en mamur
kenttir. Gerçekten de kentin nüfusu bu dönemde hızla artar.
Liman daha batıya taşınır. Ticaret geliştirilir. İsabey Camii
gibigörkemli yapılar, han ve hamamlar kenti süsler. Venedik ve
Cenova konsoloslukları ticaretin daha da gelişmesini sağlar.
Türkler burada kurdukları tersanede savaş gemisi üretirler ve
ticaret yaparlar. Daha sonra Ayasuluk ticari ve kültürel
etkinliğini İzmir'e kaptırır. Nüfus tekrar azalır. 19.
yüzyılda Ayasuluk tren istasyonu yapılırsa da burası sadece
Şirince köyüne hizmet verir durumdadır. Efes artık bir köy
dahi değildir. Bir zamanlar dünyanın en görkemli kentinin
yaşadığı alanda incir ve tütün tarımı yapılır. Türkiye
Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte kültürel varlıklara
verilen değer ve gelişen turizm burada yeni baştan Selçuk
isminde bir kentin doğmasına neden olur.
|