Milet
İzmir - Aydın yolunda Ortaklar’dan sağa dönüp Söke’yi geçiyorsunuz,
yolunuzun üzerinde Milet tabelasını görüp sola dönünce antik
kentin önündesiniz. Çıkışta geldiğiniz yönün karşı tarafından çıkmalısınız
ki, hem müzeyi görmeli, hem de Didyma’ya daha kısa yoldan ulaşmalısınız.
MÖ. 2000 yılına kadar uzanan bir tarihi olan kent MÖ. 650 yılından itibaren
çok zenginleşmiş, Akdeniz ve Karadeniz’de 90 koloni kurmuştur. MÖ. 546’da
Lydyalılarla birlikte Pers egemenliğine girmiştir. MÖ. 490 yılında Perslere
karşı özgürlük için savaş açmışlar, yenilince de kent Persler tarafından
yıkılmış, tümüyle yakılıp kül edilmiştir. 479’da Perslerin Mykale savaşında
yenilmesi üzerine kent yeniden kurulmuştur.
Miletos
o zamanlar bir liman kentiydi. Bilim, sanat ve ticarette çok gelişmişti.
Kentin ikinci kuruluşunda mimar ve tarihin ilk kent plancısı sayılan
Hippodamos’un dik açılarla kesişen geometrik planı uygulanmıştı. Günümüzün
düzensiz ve plansız gelişen kentlerine bakınca 2500 yıl kadar önce uygulanan
plan hayranlık yaratıyor. Felsefe tarihinin büyük filozofları Thales,
Anaximandros, Anaximenes, tarihçi Hekataios, Ayasofya’nın mimarı İsidoros
Miletos’ta yetişmişlerdi.
140 metre genişliğinde ve 30 metre yüksekliğindeki 15000 kişilik tiyatrosu
bugün de görkemli bir yapı olarak geziliyor. Tribünlerin arka tarafındaki
galerileri, oturma yerleri oldukça iyi durumda. İmparator locasının
tentesini tutan dört sütundan ikisi ayaktadır. Tiyatronun yanında geniş bir
alanı kaplayan kalıntılar Faustina Hamamı’na aittir. Palaestrası (Spor
alanı) ile birlikte oldukça sağlam durumdadır. Burada bulunan heykeller
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir. Hamamın bitişiğindeki kent duvarlarının
gerisinde Serapis Tapınağı yer alıyor. Agoranın esası Berlin Müzesi’ne
kaçırıldığı için sadece temellerini görebiliyoruz. Agora’nın kuzey
kapısından çıkınca sağda Piskoposluk Kilisesi’nin, kilise avlusuna bitişik
kutsal mezarlık kalıntıları görülüyor. Agoranın önünde 100 metre
uzunluğundaki tören yolu uzanıyor. Yolun kenarında dükkanlar yer almaktaydı.
Yolun kenarındaki MÖ. II. yy. yapısı Gymnasion restore edilerek ayağa
kaldırılmıştır. Tören Yolu’nun doğu ucunda liman kapısı bulunmaktadır.
Kutsal Alan’da bereket tanrıçaları Demeter ile Kore’ye sunulmuş iki tapınak
bulunmaktadır. Burada bulunan rahibe Nikeso’ya ait heykel Berlin
Müzesi’ndedir. Kentin en önemli yapısı Agora’nın güneyinde tepeye kurulmuş
Athena Tapınağı’nın yerlerine dikilmiş sütunları etkileyici. Tapınağın
sadece kaidesini görebilmektey iz. Tanrı tasvirleri olan kabartmalar
İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndedir.
Miletos’da görülecek önemli eserler arasında evler de bulunmaktadır.
Kaldıkları çağa göre çok iyi durumda sayılan evlerde bazı eşyalar da
bulunmuştur. Miletos’ta Selçuklular döneminden kalan yapılar da
bulunmaktadır. İsa Bey Camisi (1404) mermer işçiliği ile dikkati
çekmektedir. Ayrıca hamam kalıntıları vardır. Ören yerinin çevresinde
lokanta, büfe, çay bahçesi ile tuvalet bulunmaktadır.
Geziyi tamamladığınızda Didyma’ya doğru giderken çıkışta Müze’ye
uğramalısınız. Çevrede bulunan eserlerin bir bölününü bu müzede
görebileceksiniz.
M.Ö.
2000'in ortalarında önemli bir Miken kolonisi olan kent, oldukça gelişmiş
bir kültür ve ticaret merkeziydi. Bu özelliği ile Roma Çağı'nda da önemini
sürdüren Milet, Bizanslılar zamanında, Latmos körfezinin dolması ile ticari
önemini yitirmiştir. XIII. yüzyılda Menteşe Beyliği tarafından Türk Balat'ı
haline getirilen Milet Menteşeoğulları'nın başkenti olarak parlak bir dönem
yaşamıştır.
Söke-Milet yolunda ilerlerken göze ilk çarpan yerler tiyatroyla Bizans
kalesidir. Tiyatro gezildikten sonra önündeki Kervansaray, Faustina Hamamı,
İlyas Bey Camii, Serapis Mabedi, Bouleuterion, Kutsal Yol, İonik Stoa, Kuzey
Agora, Delphinion, Hanikah, Liman Anıtı, St. Michael Kilisesi Hereon gibi
başlıca yapıtlar görülmeye değerdir.
Bir zamanlar İyonyalılar'ın en büyük şehri olan Milet'in limanı da
alüvyonlar yüzünden yok oldu. Bu site şimdi denizden yaklaşık sekiz
kilometre içeridedir ve her yıl altı metre daha içeride kalmaktadır. Bu
büyük liman eski Yunan İmparatorluğu'nun önemli bir ticaret merkeziydi ve
Romalılar devrinde de üstünlüğünü korumuştu. Milet'de yetişen ünlü
köşölerden biri, "kendini tanı" sözü Delfi'deki tapınağa nakşedilen, akıllı
yaşlı adam Tales'ti. Diğerleriyse, uzayda bulunması gereken bir madde olan
havadaki eteri keşfeden Anaksimenes ve dünya üzerindeki ilk haritayı yapan
Anaksimender'di. Bugün Milet'te en dikkate değer çizgi Greko-Romen
tiyatrodur. Esasen Yunanlılar (Grekler) tarafından inşa edilen bu tiyatroda
5,300 oturma yeri vardı ve Romalılar tarafından bu sayı üç misline
çıkarıldı. Onarım görmesi nedeniyle, günümüze neredeyse olduğu gibi
ulaşmıştır.
Ziyaretçilerin
bir çoğu Milet'e gittiklerinde, yalnızca bu tiyatroyu gezmektedirler;
diğerleriyle bura-daki tüm diğer kalıntıları incelemeye değer buldular.
Tiyatrodan yukarı doğru çıkıldığında, bir zamanlar eniz olan bu verimli
ovanın harika güzelliğiyle karşılaşılır. Buradan bakıldığında, ileride
birbirinden yaklaşık 150 metre uzaklığında iki adet beyaz taş görülür.
Bunlar, bir zamanlar, limana doğru uzanan girişi koruyan iki aslanmış.
Şehrin harabeleri arasında ayrıca, bir yanı deniz yaşamına ait oymalarla
süslü, diğer yanındaysa, yarı adam yarı balık olan bir mabudun oymasıyla
oluşmuş bir liman abidesi bulunmaktadır. Ayrıca ve oldukça iyi korunmuş
bulunan, Marcus Aurelius'un karısı tarafından yaptırılmış olan, kazısı
bitmiş ve oldukça iyi korunmuş halde bulunan Faustina Hamamları'nda başsız,
ancak çok alımlı bir heykel de boylu boyunca yatar vaziyette durmaktadır.
bir
sonraki sayfa
|