ÇEŞME YARIMADASI
İzmir’in
batıya doğru uzanan yarımadasında Çeşme, Urla ve Karaburun ilçeleri yer
almaktadır.
Yol üzerinde geçilen Urla, Çeşmealtı ve Mordoğan İzmirlilerin orta halli
yazlıklarının mekanıdır. Urla’nın ilçe merkezi denizden içeridedir fakat hem
İzmir Körfezi’ne hem de Sığacık Körfezi’ne sahili vardır. Urla’ya bağlı
Bademler Köyü ilginç, özellikle görülmeye değer. Kooperatifleşmenin ilk
örneklerini vererek kalkınmış Bademler; modern evleri, okuma ve tiyatro
salonu ve ülkemizin tek Oyuncak Müzesi ile alışageldiğiniz köylerden çok
farklıdır.
KARABURUN
İzmir Körfezi’nin batı ucunda yer alan Karaburun, kendi adıyla anılan
yarımadanın en bakir yöresidir. 106 km’lik İzmir - Karaburun yolu
deniz kıyısını izleyen asfalt ama çok virajlı olduğundan birbuçuk saat kadar
sürer. Yol virajlıdır ama her virajı döndüğünüzde dantel gibi işlenmiş küçük
koylar çıkar karşınıza ve bu yolculuğu keyifli kılar. Karaburun’dan önce
mordoğan’a ulaşılır. Yol boyunca toplu ya da tek tek yazlıklar sıralanır.
Kurulan balık çiftlikleri iledenizin kirlenmesi ivme kazandı.
Karaburun kayalar üzerinde kurulmuş, ancak batısı sahil olan sarp bir kücük
ilçedir. Şeyh Bedrettin’in müridlerinden Börklüce Mustafa’nın önderliğindeki
köylü ayaklanmalarının geçtiği yörelerden biri olarak biliniyor ama ilçede
ve çevre köylerde o döneme ait hiçbir iz, hiçbir anı yok.
İzmir çevresinin en temiz denizi Karaburun’dadır dense yeridir. Dalma
merağınız varsa takımlarınızı yanınızda götürün. Karaburun, Alaçatı kadar
olmasa da windsurf için de uygun esintiye sahiptir.
Çevreye gezi yapmak isterseniz, Büyükada ve Küçükada’ya tekne turuna
katılabilirsiniz. Adaların denize girmeye uygun son derece güzel
sahillerinin olduğunu da not edelim. Issız yerlerde kamp kurmak ve doğayla
başbaşa olmak isteyenler çadırlarını, sırt çantalarını toplayıp Karaburun’a
koşsunlar. Sakin ve çok güzel yerler bulucaklar.
ÇEŞME
İzmir’den Çeşme’ye yeni yapılan güzel otoyolla ulaşılıyor. Otobüsle gitmek
isteyenler İzmir Üçkuyular terminalinden otobüse binmeliler.
Otomobille 45 dakika sürüyor.
Muğla veya Aydın yönünden gelenler Selçuk (veya Kuşadası) - Gümüldür -
Seferihisar yoluyla İzmir’e uğramadan Çeşme’ye ulaşabilirler. Yer yer
virajlı ama sahil boyunca ilerleyen güzel bir yol, fazla trafiği de yok.
TARİHİ İLÇE MERKEZİ
Çeşme’nin tarihi ilçe merkezinin bulunduğu eski yerleşim ise Ilıca’dan on
dakika ilerde. İlçenin eski yerleşimi önemli
ölçüde korunabilmiş. Dar sokaklar, küçük evler arasından geçerek deniz
kenarına çıktığınızda şimdi otel olarak kullanılan Öküz Mehmet Paşa
Kervansarayı’nı (1528) göreceksiniz. Yazın en sıcak günlerinde bile serin iç
avlusu ve odaları ile çok iyi durumdadır. Arka tarafında da Çeşme Kalesi yer
alıyor. Kalenin üzeri güzel manzaralı bir lokanta, özellikle geceleri
rakı-balık sofrası için uygun. Taverna havalı işletmelerden hoşlanmıyorsanız
denemeyin. 1508’de yapılan Osmanlı kalesi daha sonra onarım görmüştür. Ön
taraftaki anıt 1770 deniz savaşlarında ölenlerin anısına 1953’de
yapılmıştır.
Çeşme’nin hemen karşısındaki Yunan adası Sakız çıplak gözle görülebilecek
kadar yakındır. Çeşme Limanı’ndan İtalya seferleri yapan feribotlar kalkar,
deniz yoluyla gelen turistlerin de giriş kapısıdır. İlçe merkezinin
sahilinde oteller, lokantalar, cafeler bulunur ama denize girmek için biraz
ötelere gitmek gerekiyor.
Ama Çeşme’nin sokaklarını iyice bir dolaşmalısınız. Pek çoğu pansiyon olarak
kullanılan küçük, şirin evlerin arasında daracık sokaklarda gezmenin keyfi
bir başka oluyor.
Çarşı çok sayıda turistik eşya satan dükkanla dolu. Sizin ilginizi sakız
reçeli; sakız, kekik ve anasonla beslenen arıların yaptığı güzel ballara
çekmek istiyoruz. Çeşme’de bol sakız ağacı var ve sakızdan her türlü şey
üretiliyor. Dondurmasını ve muhallebisini tatmanızı öneririz.
Her yaz düzenlenen Uluslararası Müzik Festivali’ni de ilgilenenlere
hatırlatalım.
DALYAN
Çeşme’den 10 dakika uzaklıktaki Dalyan yörede yaz gecelerinin en gözde
yeridir. Yatların ve balıkçı teknelerinin, kayıkların bağlandığı doğal
limanı bir dere gibi karanın içine girmektedir. Köyün Rumlar döneminden
kalan eski evleri, sokakları oldukça iyi korunmuş durumdadır. Bazı evlerin
pansiyon olarak düzenlendiği köyün daracık sokaklarının arasından geçip
dalyana, deniz kıyısına çıktığınızda yörenin en güzel balıkları sizi
bekliyor. Bir dizi balıkçı lokantasının sıralandığı Dalyan’da Barbaros
Hayrettin ve bir de balıkçı heykeli bulunuyor. Yaz sezonunda sık ve düzenli
ulaşım sağlanıyor. Dalyan’a varmadan sola dönüp bir - iki km. denize doğru
ilerlediğinizde eski adı Aya Yorgi olan yerleşimde de pansiyon ve balıkçı
lokantaları bulabilirsiniz.
ILICA -ŞİFNE
Ilıca yeni bir yerleşim. İzmir’in en gözde yazlık yeri. Arsa pek bulunmuyor,
yazlık evlerin alınıp satıldığı pek görülmez ama satılırsa da çok
pahalıdır. Yeterli otel ve lokantal var. Yazın sıcak günlerinde bile öğleden
sonra çıkan İmbat, serinliğiyle havayı rahatlatan bir rüzgardır. Akşam iyice
inerken İzmir sosyetesinin gençleri sokaklarda volta atmaya, gece de gençler
diskoları, büyükler meyhaneleri doldurmaya başlar. Apartmanlaşmamış yazlık
evlerin bakımlı bahçelerinde sofralar kurulur.
Ilıca’nın plajı uzun, güzel kumsallıdır. Sığ denizi özellikle küçük çocuklar
için çok uygundur.
Ilıca’nın adı 1,5 km ilerdeki Şifne ılıcalarından geliyor. 42 derece
sıcaklıktaki doğal havuz suyunun fazlası denize akıyor. Tuzlu deniz suyu
dibe inip tekrar ısınıyor ve yüzeye çıkarken mineralleri de getiriyor.
Şifası da buradan geliyor. Romatizmal hastalıklar, iç hastalıkları ve kadın
hastalıklarına iyi gelen termalin dinlendirici özelliği de var. Hem banyo
olarak hem de içme yoluyla yararlanılıyor. Uzmanlar hastaların 21 banyoluk
kür yapmalarını salık veriyorlar. Çamur banyosu ise cilt hastalıkları için
kullanılıyor, ancak çamur için tesis olmadığından pet şişelerle otele
getirilip vücuda sürülerek kullanılıyor. Eskiden köy girişinde gözlerdeki
katarakta iyi gelen bir kaynak varmış. Sonraları kaynak kurumuş. Şifne’nin
havasının da sağaltıcı etkisi var. Açık denizden temizlenerek gelen bol
iyotlu Gerence rüzgarı astım ve diğer solunum hastalığı olanlara iyi
geliyor. Termal suyun denizin bir bölümünde alttan kaynaması ise az görülür
şeylerden. Denizin kaynak bölümü iyiden iyiye ılık oluyor, biraz
uzaklaştığınızda su soğumaya başlıyor. Otel, pansiyon, lokanta ve market
bulabilirsiniz. Otellerin bazılarında termal banyo ve havuz var. (Oteller
Özel Eki’ne bakınız.)
Şifne yolu üzerindeki Tanay Orman İçi dinlenme Kampı çamlar arasında piknik
yapmak, durup bir soluklanmak için güzel bir yer. Çocukların rahatça
koşturabileceği mola yerinde büfe, tuvalet gibi ihtiyaçlar karşılanabiliyor.
Şifne’nin ilerisinde de Büyük Liman ve Paşa Limanı bulunuyor. Biraz ötesi de
Ildırı.
ILDIRI
Eski bir Rum köyü olan Ildırı Ilıca’dan 15 km uzaklıktadır. Ilıca’dan sonra
kıyıboyu dar bir asfalt yolla ulaşılıyor. Ildırı’ya 1924’deki mübadeleden
sonra Selanik’ten gelen göçmenler yerleşmişler.
Balıkçılığın yanında bol suları ile tarıma da elverişli bir yerleşim. Bol
sebze yetiştiren köyün en ünlü ürünü enginar. Burada yetişen enginarın
hiçbir yerde yetişmediği iddia ediliyor. Balıkla süslenmiş bir rakı
sofrasında zeytinyağlı enginarı deneyip siz karar verin. Sofrada bir de
deniz börülcesini deneyin, ilginç bir lezzeti var. Zeytinyağlı limonlu sosa
yatırılmış patlıcan salatasını da eksik etmeyin. Balıklardan besi veya deniz
çipurası ile levrek, barbun, kefal, melina denilen ada izmariti ve kesenize
uyarsa ıstakoz bulabilirsiniz.
Ildırı
körfezinin açığında 28 küçük ada var. Adaların birisi körfezin içinde
kalıyor. Kendine güvenenler yüzerek adadan adaya tur atabilirler. En
yakındaki adaya onbeş dakikada yüzebilir, isterseniz sabah kalkıp akşam
dönen ve adaların etrafında yüzme molaları vererek dolaşan tekne turuna
katılabilirsiniz.
Ildırı antik Erythrai’nin yerine kurulmuş. Antik kenti çeviren surlar iyi
durumdadır ve güzel taş işçiliği örnekleridir. MÖ 4. yy’ın sonu ile 3. yy’ın
başlarında yapılmıştır. Köy kahvesinin yakınında Hellenistik döneme ait
çakıltaşı mozayiklerin bir bölümünü görebi lirsiniz. Athena tapınağının
kalıntıları da gün ışığına çıkarılmıştır. Tiyatronun kalıntıları da
görülebilmektedir, ancak çok tahrip edilmiş, yağmalanmıştır. Kazılardan
çıkan taşınabilir buluntular İzmir Müzesi’ndedir. Köy bütünüyle SİT alanı
dır. Ama SİT alanı dışında kalan çevredeki tepeler yazlık konutlar
tarafından işgal edilmeye çoktan başlandı.
Otelde değil de pansiyonda kalmak isterseniz çevrede ve köy içinde
pansiyonlar da var. Muhtarlık tarafından işletilen pansiyona bir bakın.
(Tel: 0.232.715 20 02)
ÇİFTLİKKÖY
Çeşme merkezinden 5 km. uzaklıktaki Çiftlikköy ve çevresi kumsal plajları,
sörf için elverişli rüzgarları ve iyi otelleri ile ilçenin turizm
merkezini kendisine doğru çekiyor. Sahili izleyen yol üzerindeki köyde
Rumlardan kalma yüz kadar ev koruma altında. Mimari özellikleri, kapılarının
tahta işçiliği ve güzel kapı tokmakları ile dikkat çekici evlerin içlerini
rica ederseniz görmeniz mümkün.
Köy balıkçılıkla geçiniyor, sabah balıktan dönen tekneleri karşılarsanız
ucuz ve taze balık alabilirsiniz. Deniz dibi taşlık olduğundan balıkların
lezzeti de bir başka güzellikte. Balıkçı lokantaları da ucuz sayılır. Yerli
zeytinyağı ile yapılan salata ve sarımsaklı patlıcan közlemesi ısmarlamayı
unutmayın. Hoş, siz unutsanız da hemen hatırlatırlar ya, biz önce davranalım
dedik. Balık ve et lokantalarının yanında gözleme, pide, börek gibi şeyler
yapan yerlerde de karnınızı doyurabiirsiniz. Biz gene de balıkçı
lokantalarından şaşmayın deriz. Az miktarda üretilen balı da şifa niyetine
satılıyor.
Çiftlikköy’den devam ederseniz yarımadanın güney yakasındaki Altınkum
plajlarına çıkarsınız. Deniz Çiftlikköy tarafında dalgalı iken Altınkum’da
durgun oluyor. Çeşme ve İzmir’den haftasonunda gelenler kumsalı dolduruyor.
Çadır kurulabilecek alanlar da var.
ALAÇATI
Alaçatı Çeşme’nin güneyinde gelişmekte olan bir turizm merkezi. Ilıca’da yer
kalmayınca yazlıklar Çeşme-Alaçatı arasına kaydı ve bu
bölge de hemen hemen doldu. Alaçatı sahili, bölgenin sörf merkezi. Rüzgarı
eksik olmayan Çeşme yarımadasında diğer koylara göre, iki kat daha sert esen
rüzgar, Alaçatı iskelesini sörf meraklıları için çekici kılıyor. İskelede
bir sörf Okulu da var.
Denize Çark plajından giriliyor. Altın sarısı kumsalı ve sığ denizi
özellikle çocuklu aileler rahat ettirecek cinsten. Deniz son derece temiz ve
hiç kesilmeyen rüzgar yazın en yakıcı günlerinde bile rahat ettiriyor.
Plajda bir çadır gazino var. Soğuk içecekler ve gözleme yapıyorlar.
Plajdan uzaklaşıp ta Alaçatı’nın bakir koylarına girdiğinizde kaya yapısının
farklılığı da ilk bakışta dikkat çekiyor. Rüzgarın savurduğu kum
taneciklerinin aşındırdığı yumuşak kayalar Kapadokya benzeri şekiller
oluşturmuş. Fotoğraf makinanız yanınızdaysa çok hoş kareler
yakalayabileceksiniz.
Alaçatı köyü iskeleden içeride. Ponza taşıyla yapılan; yazın sıcağı, kışın
soğuğu geçirmeyen tarihi Alaçatı evleri güzel mimarisiyle dikkat çekiyor.
Köy çarşısı son derece renkli. Her türlü ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
Belde merkezinde 200 yıllık bir sakız ağacı var, korumaya alınmış.
Alaçatı’ya girişte sağlı sollu tatil siteleri gözünüze çarpacak. Yeni
yapılan tatil siteleri Alaçatı’nın tarihi mimarisinii örnek almaya
çalışıyorlar. İyi de ediyorlar.
|