Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ  

FOÇA
Bir akşamüstü Foça’da olsanız, denizin kenarına oturmuşsunuz, taze balıklarınız ızgarada cızırdıyor olsa. kış ya da yaz. Farketmez. Her zaman güzeldir Eski Foça.
Bütün Ege’de eski dokusunu nisbeten de olsa koruyabilmiş az sayıdaki sahil yerleşimlerinden birisi Foça. Eski ve Yeni Foça olarak iki böl
FEfsanelere konu olmuş Siren Kayalıkları efsane kadar güzel.oça, yani eski Foça ilk görüşte insanı çarpan bir yer. Denize bakıyorsunuz önde balıkça tekneleri, arkada mavi ve ötede küçücük adacıklarla güzeller güzeli bir koy. Karaya dönüyorsunuz daracık taş sokakları, eski evleri ve güzel insanları ile güzeller güzeli bir küçük ilçe. Bunların hepsine birden Foça deniyor ve insanı ilk görüşte sarıp sarmalayıveriyor.
Foça’da bir öykü anlatılıyor ve öykü Foça’ya çok yakışıyor. Foça’da bir Karataş varmış, ümlü bir ilçe. Korunmuş olanı Eski Foça.bunu herkes biliyor da nerede olduğunu kimse bilmiyor. Gezip dolaşırken bu taşa basan mümkünü yok bir daha Foça’dan kopamıyor. Çok zorlanıp bir yerlere gitse de mutlaka dönüp dolaşıp gene geliyor Foça’ya.
Yolu bir kez Foça’ya düşen herkes bu öyküyü duyunca dolaşıp duruyor sokaklarda. Belki Karataş’a basarım da bu güzel yerde kalırım umuduyla. Bize kalırsa Foça’nın her yeri Karataş. Foça’yı görüp de sevmemek, dönüp gelmemek mümkün değil de ondan.Foça’da bir Karataş olduğu söylenir. Bu taşa basanlar buradar ayrılamaz, ayrılsa da mutlaka dönüp gelirlermiş.
Foçalılar kentlerini şimdilerde nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan sevimli Akdeniz fokları ile simgeleştiriyorlar ama eski Foça’lıların simgesi horozdu. Dirliğin ve erken uyanışın sembolü horoz! Foça’ya girince bir horoz heykeli göreceksiniz. Yüzlerce, yüzlerce yıl önce Phokaialılar, yani Foça’nın eski sakinleri tahtadan horoz heykellerini meclislerine, tapınaklarına ve gemilerinin burunlarına koyarlarmış. Foça’da bugün de bir yerlerde bir altın horoz olduğuna inanılıyor. Bir sürü insan yıllardır altın horozu arayıp duruyor, fırsat bulurlarsa da sağı solu kazıyorlar. Foçada altın horoz var gerçekten. Foça’nın ta kendisi.
Tarihte Foça
Yaman denizcilermiş Phokaialılar, 50 kürekli 500 yolcu alabilen gemilerle Mısır ve İonia kentleri arasında ticaret köprüsü kurmuşlar. Bugünkü Lapseki ve Samsun’u onlar kurmuşlar, bitmemiş Akdeniz’de koloniler kurmuşlar: Güney İtalya’da Velia, Korsika’da Alalia, İspanya’da Ampuria, Mısır’da Naukratis ve Fransa’da Marsilya. Hani şu Foça’ya benzeyen Marsilya. Marsilya’da eski limanın girişinde yazılı duruyor: Oturduğunuz bu şehir MÖ. 600 yılında Phokaia’dan gelen denizciler tarafından kurulmuştur. diye. Yüzyıllar, yüzyıllar geçmiş, Marsilyalılar bir nazire yapmışlar. Foça’da ülkemizin doğayla uyumlu turistik tesislerinin ilk güzel örneği Fransız Tatil Köyü’nü kurmuşlar.
Bordası açık denizlerin fırtınalarına, sert dalgalara dayanıklı ve hızlı gemileri ile limandan limana koşup duran Phokaialılar kültür de taşımışlar gittikleri yerlere. Fransa’ya alfabeyi götürmüşler, Akdeniz’in birçok kıyısına zeytinciliği yaymışlar. Zengin bir kent olmuşlar, paraları her yerde geçerli ve değerliymiş.
MÖ. 6. yüzyılın ilk yarısı Perslerin önlenemez yayılışına tanık oldu. Önünde hiçbir ordunun dayanamadığı Pers orduları Phokaia’yı kuşattılar. Kent daha öncBir şirin yerdir Foça.eden 18-20 metrelik surlarla çevrilmişti ama hiçbir sur Persleri durduracak kadar güçlü değildi. Savaşan Phokaialılar daha fazla direnemeyeceklerini anlayınca teslim olmak için bir gece süre istediler. Pers komutanı Harpagos bunu kabul etti, gece bitip sabah olduğunda ses soluk yoktu. Persler kente girdiklerinde bir uyuz köpekten başka tek canlı bulamadılar. Köle olmaktansa yurtsuz kalmayı seçen Phokaialılar kentin altındaki tünellerden değerli eşyalarını da gemilere yükleyip çoktan denize açılmışlardı.
Pers egemenliğine son veren Büyük İskender Phokaia’ya özgürlüğünü verdi ama kentin altın çağı bir daha geri gelmedi. İskender’in ölümünden sonra önce Seleukosların, sonra Bergama Krallığı’nın, Roma’nın ve Cenevizlilerin, en sonunda Bizans ve Osmanlıların egemenliğine girdi.
Foça Sokaklarında
Foça’da ilk arkeolojik kazılar 1912 - 1920 yılları arasında yapıldı. En son kazı ise 1989 - 1990’da gerçekleşti. İzmir’den gelirken Foça’ya 7 km. kala Taş Ev denilen bir anıtmezar görülür. (MÖ. 4. yy.) Küçükdeniz ile Büyükdeniz denilen iki koyun arasındaki burunda görülen kale duvarları 1678’de yapılmış dışkaleye aittir. İç kısmında Türk hamamı kalıntıları vardır. MÖ. IV. yüzyıla ait kayaya oyma anıt mezar Şeytan Hamamı olarak tanınmaktadır. Prof. Ekrem Akurgal kentin bugünkü yerleşimin altında antik kentin bulunduğunu ve ortaya çıkarılabileceğini söylüyor. Ama yerleşimden dolayı bu mümkün olamıyor.
Foça’nın sokaklarında yapılacak bir gezinti çok hoş evler görmenizi sağlayacaktır. Foça’nın ilk yerleşim alanı üzerinde bulunan evlerden Ağalar Konağı en tipiklerinden biridir. İlçedeki Türk eserlerinden biri Fatih Camisi’dir. (1455)
Foçanın sahiline sıralanmış lokantalarında hafta sonları yer bulmak biraz zor olabilir. Gençler - kendini genç sayanlar da dahil - için müzikli, danslı güzel barlar ile gece hayatı da renklidir
Sabahları yaylalar, yaylalar diye koşan, pazar günleri telefonların önünde kuyruklar oluşturan askerleri görünce şaşırmayın. Denizcisiyle, komandosuyla çok asker vardır Foça’da.
Denizden ve Karadan Foça Çevresi
Eski Foça’dan Yeni Foça yönüne doğru giderken ardarda göreceğiniz Mersinaki koyları en güzel plajlardır. İki Foça arasında eski değirmenleri, denize dimdik inen yarları ve kıyısındaki kumsalları, tertemiz otelleri, küçük ve sevimli pansiyonları ve Küçükdeniz kenarına sıralanmış güzel balıkçı lokantaları ve asıl güzel insanları ile sizi bekliyor.
Foça tıpkı Ayvalık gibi adalar beldesidir. Çevredeki irili ufaklı pek çok adayla koya günübirlik tekne turlarına katılabilir ya da özel bir tekne kiralayabilirsiniz.
İlk durağınız eski Foça’ya yarım saat uzaklıktaki Orak Adası olacak. Adanın ilk bölümünde küçücük bir göl bulunuyor. Göle paralel ilerlemeye devam ederseniz, eşine hiç bir yerde rastlanmayan, hayranlık uyandıran Siren Kayalıkları çıkacak karşınıza. Rüzgarın ve dalgaların aşındırarak dantel gibi işlediği kayalıkların sevimli ev sahipleri Akdeniz Fokları’nı eğer şansınız varsa görebilirsiniz bu çevrede.
Tarihçi Homeros, Siren Kayalıkları’ndan söz eder. Homeros’a göre, Siren Kayalıklarından geçen Odyseia ıslığa benzeyen gizemli sesler çıkaran kayalıkların çağrısından çok etkilenmiş. Tayfalarının bu karşı konulmaz davetten etkilenip duraklamamaları için de kulaklarına mum peteği tıkamış.
Siren Kayalıkları bugün, nesilleri tükenmek üzere olan Akdeniz Foklarının barınma yeri olması nedeniyle koruma bölgesi ilan edilmiştir.
Tekne yolculuğunun ikinci durağı ise Foça’nın tam karşısında bulunan ve 15 dakikalık bir yolcululukla ulaşılabilecek olan İncir Adası. İngiliz Burnu’nun karşısındaki adada antik yerleşimden izler bulacaksınız. Meza r odası, kayalara oyulmuş mum yerleri, su kanalları, süzme havuzları, mağaralar, Kybele kabartmaları ve tapınak kalıntıları gezinizi çekici kılacak.
Adanın çamlarla kaplı bölümü, yaz bahar ve yaz aylarında piknikçilerin gözdesidir. Burada 20 çadır kapasiteli bir de kamp alanı bulunuyor. Adadaki Ferdi’nin Yeri adlı kır lokantasında ızgara olta balığı, et mangal servisleri yapılıyor.
BıNıCıLıK
Ilıpınar Köyündeki Köpeköy çiftliğinde atlarla orman içinde turlar düzenleniyor. Köpek de yetiştiriliyor.çocukların oynayabileceği köpekler eğitiyorlar. Cafesi de var. Tel: 823 48 68


diğer sayfa için tıkla

                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa