MUĞLA
Ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden birçoğunun bağlı olduğu ilin
merkezi Muğla daha çok ilçelerine gidilip gelinirken içinden geçilen bir
yerdir tatilciler için. Geziyi daha çok denizle eş tuttuğumuzdan mıdır
nedir, deniz
kıyısında olmayıp da turist yoğunluğu olan yöremiz pek azdır. Bu da
anlaşılabilir bir şey ya biz gene de Muğla’da bir küçük mola vermenizi
önereceğiz.
Kent merkezi sivil mimarinin çok güzel örneklerini barındırmaktadır.
Aracınızı uygun yere bırakıp kentin ara sokaklarında yürürseniz, Muğla
Evlerinin çok güzel örneklerini görürsünüz. 1080 yılında Selçukluların,
1096’da tekrar Bizans’ın1284’de Menteşeoğulları’nın eline geçen kent 1390’da
Osmanlı topraklarına katıldı.
Kentin başlıca dini yapıları Kurşunlu Camisi (1494), Pazar yeri Camisi
(1843), Şahidi Camisi (1848), Şeyh Camisi (Şeyh Bedrettin Mahallesi’nde,
1565) Ulu Cami (Elektrik Fabrikası karşısında, 1344)’dür.
Osmanlı yapısı Çaputçu, Yanık, Çöllüoğlu ve Sünnetçi hanları görülmeye
değer.
Muğla’nın doğu tarafında, Özlüce Köyü’nde bir Turolian Park oluşuyor.
Boynuzlugiller, gergedangiller, hortumlu memeliler, domuzgiller ve atgiller
ailelerinden önemli fosillerin bulunduğu alanda kazı ve araştırmalara devam
edilmektedir. Bir süre sonra belki de ülkemizin en ilginç doğa müzesi burada
oluşacak.
MUĞLA ÇEVRESİ
Bodrum, Marmaris, Fethiye, Turunç, Datça, Köyceğiz ve çevredeki diğer turizm
merkezlerini ilerideki sayfalarımızda bulacaksınız.
ULA
Muğladaki sivil mimari örneklerinin en güzellerini Ula’da görebilirsiniz.
Muğla’dan 10 km sonra Gökova’ya inen Sakar Geçidi’ne girmeden sola dönüp
Ula’ya girerseniz biraz sonra Akyaka’da göreceğiniz ilginç mimarinin
kaynağını bulacaksınız. Tabii gündüz geçiyorsanız.
Ula, yapıları kadar yapı ustaları
ile
de biliniyor. Ama Ula’daki eski yapıların da çoğu yıkılıp yokedilmiş. Ayakta
kalanların çoğu da virane. Gene de görülmeye değer. Rastgetirebiliyorsanız
Ula’yı Cuma günü gezin. Cuma Ula’nın pazarıdır. Pazar artık büyük kentlerde
göremeyeceğiniz bir yerellik taşır. Kırlardan toplanan çeşitli otlar,
elişleri satın alabilirsiniz.
Anayoldan Ula’ya giderken solunuzda kalan fabrika binasına gelmeden sola
dönerseniz bir iki dakika sonra küçük bir gölet, beş-on dakika sonra da
içinde küçük bir adacığı da olan biraz daha büyük bir başka gölet
göreceksiniz. İkincisinin kıyısında bir de lokanta var.
AKYAKA VE GÖKOVA KÖRFEZİ
Muğla-Marmaris yolunun 15. km’sinde başlayan Sakar Geçidi’nden ovaya doğru
kıvrılarak inen 7 km’lik yolu ya giderken ya da dönerken günışığında
geçmelisiniz. Ovanın ve Gökova Körfezi’nin manzarası gerçekten
başdöndürücüdür. Yol kenarında manzara seyretmek için park yerleri vardır.
Aracınızı kenara çekin ve düşlere dalın. Körfez çoğu zaman sisler içindedir
ve daha da düşsel bir manzara sunar.
Bu manzarayı NET’in iniş yolu üzerindeki gazinosunda yemek ya da dinlenme
molası vererek de seyredebilirsiniz.
Bu virajlı yol ovaya inerken Akyaka’ya ayrılıyor. Sağa dönüp çamlar
arasından Akyaka’ya giriyorsunuz.
Bu sapağı geçerseniz, Marmaris-Muğla kavşağından sola dönün. (Marmaris
tarafına değil) Bu yolun bitiminde sola dönüp Azmak denilen pırıl pırıl
dereyi izleyin. Akyaka’nın özel mimarisi hemen dikkatinizi çekecektir.
Sağınızda solunuzda ahşap yapıların en
güzelleri sıralanıyor. Özenmemek, imrenmemek zor.
Hani kamyonların arkasına yazılan yazlardan birinde Nazar etme ne olur,
çalış, senin de olur. yazar ya, o misal, haset etmeyin, sizin olmasa da bu
evlerde bir kaç gece konaklayabilirsiniz. Akyaka’nın otelleri,
pansiyonlarının çoğu bu güzelim mimarinin, bir kısmı da Nail Çakırhan’ın
yapısıdır. Çağıl çağıl akan ve içinde ördeklerin, kazların oynaştığı dere
kimi otellerin, evlerin bahçelerinin içine girip çıkar. Denize ulaşınca
başka bir maceraya başlar.
Akyaka şehir merkezi içine girip orman alanına doğru ilerlerken sola
dönerseniz plaja çıkarsınız. Deniz sığ ve dalgalı olduğu için biraz
bulanıktır. Azmak derenin denizle buluştuğu noktadır burası. Dilerseniz
tekneyle Azmak’a girebilir ve berrak suda kocaman tatlısu balıklarını
seyredebilirsiniz.
Şehir merkezinin hemen yanıbaşında başlar yemyeşil çam ormanı. Orman Genel
Müdürlüğü tarafından düzenlenen kamp ve piknik alanında bir lokanta var.
Ayrıca konaklamak için de bungalovlar bulunuyor. Denize ormanın gizlediği
küçük kumsallı koylardan girmek için daha ötelere gitmek gerekiyor.
Akyaka’dan tekne kiralayarak ya da yürüyerek bu koylara ulaşabilirsiniz.
Yıllardır tartışması süren ama yapımı ve işletilmesi bir türlü önlenemeyen
termik santral ile ilgili tartışmaları bir de Gökova Körfezi’ni gördükten
sonra düşünün. Fazla söze gerek kalmadan Ege’nin en güzel yerlerinden biri
olan Gökova körfezini savunanlar arasında yerinizi alacağınızdan kuşkumuz
yok.
Çetibeli
Azmak’lar bu bölgenin en tipik özelliğidir. Azmak başlarından çıkan buz gibi
su çevreye hayat verir. Yazın sıcak günlerinde hemen her yandan fışkıran su
yol boyundaki lokantalarda fıskiye olur aracınızın üzerine dökülür, küçük
nalcıklar olur çevreye uyumlu yerleştirilmiş masaların arasından geçer, son
derece keyifli bir serinlik yaratır. Akyaka’yı geçip Marmaris yoluna
girdikten 7-8 km sonra karşınıza çıkacak Çetibeli’deki lokantalarda olduğu
gibi.
Köylüler tarafından işletilen bu lokantaların spesiyalitesi saç kavurmadır.
Alabalık, tavuk ya da ızgara et de yiyebilirsiniz. Sabahları kahvaltı da
veriyorlar. Yörenin çam balından mutlaka tadmalısınız.
Marmaris yol ayrımından 18 km. sonra sağa Sedir Adası yolu ayrılıyor. 1 km
sonra da Karacasöğüt ve İngiliz Limanı ayrımı var. (Sedir Adası ve
Karacasöğüt için Marmaris sayfalarına bakınız.)
Ören - Keramos
Gökova/Akyaka köyünden 48 km’lik toprak yol Gökova körfezinin kuzey kıyısını
geçerek, Kıran dağlarının görünümü önünde, yine Ören’e ulaşır. Bodrum-Milas
yolu üzerinde, Beçinkale yoluyla ayrılan 45 km’lik asfaltla da ulaşılan eski
adıyla Gereme, yeni adıyla Ören, Keramos kentinin örenini barındırır.
Karyalıların Krysaor Birliği’nin bir üyesi olan Keramos’un adının anlamı
çömlektir. Hellenistik çağda, Rodos egemenliği altında bulunan kent, bu
dönemde kuzey komşusu Stratonikea ile bağlaşıklık imzalamıştı. İ.Ö. 129
yılında düzenlenen
Roma’nın küçük Asya eyaleti içinde yeralan Keramos, bundan sonraki evrede
önemini giderek yitirmiştir. Ören’in arkasında yeralan Meşekayası dağları
üstünde sur duvarları bulunur. Surların alt kesimleri çokgen taş
dizilerinden oluşurken, üst kesimlerde düzenli çizgi katları yapan duvar
tekniği gözlenir. Kayalık bir terasta yeralan ve halk dilinde Bakıcak diye
bilinen yerde, kentin iki önemli tapınağı, 25 metreye varan uzunlukları ile
görülürler. Kurşunluyapı, taşları birleştirmek için kullanılan kurşun
zıvanalardan bu adı almıştır. Güney ve batıda özgün biçimini korumuş olan bu
güzel teras duvarlarının doğusu yıkılmıştır. Terasın üstündeki düzlemde ise
Korinth ve İyon düzeninde yapı parçaları bulunur. Sözkonusu tapınak alanının
olasılıkla Zeus Krysaoreus’a ilişkin olduğu ileri sürülmektedir. Kasaba
içinde bulunan Akyapı, Roma dönemine ilişkin büyük bir yapı kompleksidir.
Gökova yoluyla gelenler, Ören’e ulaşmadan Meşekayası dağının arka
kesimlerinde su kemerleriyle karşılaşırlar..
Ören’de son yıllarda yamaç paraşütçülüğü gelişti. Gökova sahillerinin
muhteşem güzelliğinin ayaklar altına serildiği bu aktiviteyi kendinize
güveniyorsanız, siz de deneyin.
|