Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ


 ÇATALHÖYÜK

Türü: Höyük 37° 39' K, 32° 49' D Rakım: 980 m Harita Pafta No: M 29
Bölge: İç Anadolu İl: Konya İlçe: Çumra Köy: Küçükköy

Yeri: Konya'nın 52 km güneydoğusunda, Çumra İlçesi'nin 11 km kadar kuzeyinde yer alır. Biri doğuda diğeri batıda yanyana iki höyükten doğudaki Neolitik Çağ'da, batıdaki ise Kalkolitik Çağ'da iskan görmüştür [Mellaart 1962e:41].


Konumu ve Çevresel Özellikleri:
Çatalhöyük, Çumra Ovası'nı sulayan Çarşamba Çayı'nın kıyısına kurulmuş, yaklaşık 450 x 275 m boyutlarında büyük bir höyüktür. Denizden 980 m, ova seviyesinden ise 17.5 m yükseklikte yer alır [Mellaart 1967a:30]. Höyüğün kültür toprağı dolgusu 19 m'yi aşar. Bu durum, ova seviyesinin altında kültür dolgularının devam ettiğini gösterir [Hodder 1996:44; Roberts 1991:13]. Yerleşme, eski Konya gölünün yatağında, alüvyal bir ovada kurulmuştur. Holosen başında başlayan alüvyon birikimin Neolitik yerleşme sırasında ve sonrasında da devam ettiği; alttaki kültür dolgularının bugünkü ova seviyesinin altında bulunduğu, Çatalhöyük halkının yerleşmek üzere bu bölgeye geldiği sıradaki ova düzleminin Ñeski görüşlere karşılık [Cohen 1970:121-137] Ñbugünkünden farklı olduğu, yeni jeoarkeolojik çalışmalarla saptanmıştır [Roberts et al.1996:39]. Çevre kısmen ağaçlıktır.

Araştırma ve Kazı: 1958 yılında J. Mellaart tarafından Konya Ovası yüzey araştırması sırasında bulunmuş, 1961-65 yılları arasında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nün desteğiyle, yine Mellaart yönetiminde kazılmıştır. 1993 yılında ise İngiltere, Cambridge Üniversitesi'nden I. Hodder başkanlığında, İngiltere, Türkiye, Yunanistan ve ABD araştırmacılarından oluşan uluslararası bir ekip, kazı çalışmalarına başlamıştır [Hodder 1996b:1].

Tabakalanma: Doğu Çatalhöyük Neolitik yerleşmesinde, Mellaart yönetimindeki kazılarda, yukarıdan aşağıya 0 ve XII olmak üzere 14 yapı katı/tabaka saptanmıştır. Bunlardan VI. yapı katı, VIA ve VI B diye ikiye ayrılır. X. yapı katının altında devam eden tabakalar geniş olarak kazılmadığı için birlikte ele alınır ve X öncesi olarak adlandırılır [Mellaart 1967a:52]. 1961-65 kazılarında ana toprağa inilememiştir. Yer yer görülen XIII. tabaka ve Mellaart'a göre yeni kazılarla bulunacak alt tabakalar, Çatalhöyük'ün şu an için bilinen yerleşmesinin öncüsünü ortaya çıkaracaktır [Mellaart 1989:316].

Buluntular: Mimari: Mellaart yönetimindeki 1961-65 kazılarında, Doğu Çatalhöyük Neolitik yerleşmesinin yalnızca güneybatı kesiminde çalışılmış, 1993 yılında sistematik yüzey toplaması ve yüzey sıyırması ile başlayan ikinci dönem çalışmalarında ise [Matthews 1996a:75], höyüğün kuzey ve orta kesimlerinde de araştırmalar başlatılmıştır. Toplam 3.300 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen yüzey sıyırması sonucunda, kuzeydeki kesimde, 1.900 metrekarelik bir alanda, 30'dan fazla yeni yapı ortaya çıkarılmıştır [Matthews 1996b:81]. Bu alanda izlenen yapıların güneybatıdaki, Mellaart'ın kazı alanındaki yapı düzeninden farklılıklar gösterdiği gözlemlenmiştir. Bu alanda izlenen ışınsal düzen, büyük olasılıkla yerleşmenin merkezine yönelen sokaklar ya da geçitler, ya da su temini ve drenajla ilgili olduğu düşünülen kanallar ve yollar nedeniyledir [Hodder 1996a:43; 1996c:361]. Kuzey bölümdeki mekanlar, temelde evler ve açık alanlardan oluşur, saray, tapınak ya da ortak kullanıma açık büyük depolama alanları yoktur [Matthews 1996b:86]. Her iki alan ele alındığında, yerleşme genelinde, birbirine bitişik düzende yapılmış yapıların, höyüğün tepesini çevreleyen teraslar boyunca yerleştirildiği gözlemlenir. İlk dönem kazıları sırasında ortaya çıkarılan alanın dinsel ya da seçkin bir mahalle şeklinde adlandırılmasına karşılık, yeni kazılarda aynı tür yapılara höyüğün farklı bölgelerinde de rastlanması [Matthews 1995:21; Neo-Lithics 2/96:12], yerleşmenin "büyük ve farklılaşmamış bir köy" biçiminde tanımlanmasını getirmiştir [Hodder 1996:45]. Derin bir dere yatağıyla kuzey ve güney olarak ikiye ayrılan bölgelerin ise farklı klan ya da aşiretleri barındırıyor olması muhtemeldir [Hodder 1996a:46]. Yerleşmede kazılarla saptanan 12 yapı katında süreklilik mevcuttur. Her yeni ev, bir öncekinin üstüne inşa edilmiştir. Kullanım sonunda ya da evde yaşayan önemli birinin ölümünden sonra, evin boşaltıldığı, temizlendiği ve yakıldığı, bunu izleyen aşamada içinin doldurulup yeni duvarların inşa edildiği saptanmıştır [Hodder 1996a:46; Kurtuluş 1995:22]. Evler, birbirine bitişik yapılmıştır. Aralarında, avluya açılan dar geçitler yer alır. Avlu, bir anlamda hava ve ışık sağlayan ve aynı zamanda çöplük olarak kullanılan bir mekandır [Mellaart 1967a:68]. 1993 sonrası çalışmaları, Çatalhöyük yapılarının, açık alanların stratigrafisi ve yapım teknikleriyle ilgili yeni açıklamalar getirmektedir [Matthews-Farid 1996:290-300]. Güneşte kurutulmuş, dörtgen biçimli kerpiç tuğlalardan, taş temelsiz olarak yapılmış evler, dörtgen planlıdır; depo odaları ve yan odalar, ana odaların yanlarında yer alır. Evlerin tabanları, duvarları, tavanları ve içerisindeki tüm yapı öğeleri sıvalıdır. Mikromorfolojik araştırmalar, taban sıvalarında beyaz kalkerli, milli bir kil kullanıldığını, kuruma ve kullanım sonrası meydana gelebilecek çatlamaları önlemek amacıyla içine otlar, bitki sapları ve yaprak parçalarının katıldığını göstermektedir [Matthews (W) et al.1996:304]. Duvarlar da tabanlar gibi beyaz sıvalıdır, analizi yapılan yaklaşık 3 cm kalınlığındaki bir duvar sıvasında 160 sıva katı saptanmıştır [Matthews (W) et al.1996:306]. Evlerin damları, saz ve kamış kümelerinin üstlerinin kalın bir çamur tabakasıyla sıvanmasıyla oluşturulmuştur, iki büyük ve çok sayıda küçük boyutta dikmeler taşıyıcı işlevdedir. İkinci katla ilgili herhangi bir kanıt ele geçmemiştir. Girişler, damda bırakılan bir açıklıktan, büyük olasılıkla ahşap merdivenler yardımıyla yapılmaktadır, dışa açılan kapı olmamasına karşılık, odalar arasında, kare, dörtgen ya da oval biçimli kapı aralıkları mevcuttur [Mellaart 1967a:56]. Bununla birlikte, yeni çalışmalarda, duvar sıvalarının altında ortaya çıkarılan kapı aralıkları, sonradan bu kapıların kapatılmış olması, damdan girişlerin tüm yapılar için geçerli olmayabileceğini göstermiştir [Hodder 1996c:363]. Ocak ve fırınlar, genellikle evlerin güney duvarı boyunca yer alır. Fırınlar oval biçimlidir, üstleri düz kapatılmıştır; ocaklar çok çeşitlidir, ancak tümü kenarları yükseltilmiş ince bir duvarla çevrilidir. Her evde en az bir tane platform mevcuttur, altlarına zengin armağanlarla birlikte ölüler gömülmüştür. Çoğu evde bir depo odası ve tahıl çukurları bulunmaktadır; depo odalarından bazılarında içi açkılama taşları, baltalar, taş aletlerle dolu kil kutular bulunmuştur. Çatalhöyük'teki yapıların iç düzenlemeleri ve süslemeleri ilginçtir. Duvarlar panolara ayrılmıştır. Bunlardan bazıları bezeksiz şekilde, kırmızının çeşitli tonlarıyla boyalıdır. Diğerlerinde kimi zaman geometrik bezekler, kilim desenleri, içiçe daireler, yıldızlar, çiçekler yer alır; bazıları el, ayak izleri, bazıları ise tanrıçalar, insanlar, kuşlar, hayvanlar, av sahneleri ve doğal çevreyi işleyen çok çeşitli konularla bezenmiştir. Bir başka bezeme çeşidi, kabartma halinde yapılmış tasvirler ve yapılardaki platformlara oturtulmuş şekilde yer alan boğa başları ve boynuzlarıdır. Bunların bir dizi halinde yer aldıkları yapılar Mellaart'a göre, kutsal mekanlar ya da tapınaklardır [Mellaart 1967a:65,77]. Çanak Çömlek: Çatalhöyük'te gelişkin biçimde tahta kap ve sepet yapımı ve kullanımı, çanak çömleğin, yapımının bilinmesine karşılık, ancak V. yapı katından sonra yaygınlaşmasına neden olmuştur. XII. kattaki ilkel görünümlü çanak çömlek, kalın, siyah özlü, kötü pişirimli ve bitki katkılıdır. Yüzey rengi, devetüyü, krem ve açık gridir, açkılı ve alacalıdır. Biçim olarak, derin kaseler ve daha az sayıda dar ağızlı çömlekler görülür. VIII. katta ince, koyu yüzlü, koyu gri, kahverengi siyah arası bir çanak çömlek görülür. Genellikle gri öz, iyi pişirilmemiş olduklarına işaret eder, mineral katkılı ve açkılıdırlar. Biçimlerde basit, dar ağızlı çömlekler ve açık kaseler egemendir. Daha üst katlarda, kırmızı astarlılar ve az sayıda çizi bezemeliler görülür. V. katta krem, portakal renkli, pembemsi açık renkliler ortaya çıkar, I. kata doğru artarak devam ederler. Özenli biçimler yapılmaya başlar. II. katla birlikte boya bezeme ve dik yerleştirilmiş ince uzun kulplar görülür [Mellaart 1967a: 216-217] [Last 1996: 115]. Kil: Çatalhöyük'te kil, heykelcik yapımından sapan taşlarına, duvar kabartmalarına kadar çok çeşitli amaçlara yönelik kullanılmıştır. Antropomorfik ya da yarı-antropomorfik tanrıça figürinleri, av inançlarıyla ilgili olduğu sanılan hayvan figürleri, pişmiş ya da güneşte kurutulmuş kilden yapılma buluntulardandır [Mellaart 1967a:78]. Figürinler arasında ana tanrıça ya da hayvanlar tanrıçası olarak adlandırılan, kimisi boyalı, kimisi boyasız çok çeşitli heykelcikler mevcuttur. Pişmiş kilden damga mühürler, sapan taşı olarak kullanıldığı düşünülen kil topanların yanısıra [Mellaart 1967a:209] kilin yaygın kullanımı, Mellaart tarafından tapınak olarak adlandırılan yapılardaki duvar kabartmalarında, boğa başı ve boynuz gibi bezeme elemanlarının yapımında da görülür [Mellaart 1967a:106]. 1993-95 araştırmalarında gerek yüzey toplaması, gerekse yüzey sıyırması işlemleri sırasında da kilden insan ve hayvan heykelcikleri bulunmuştur. Bunların bazılarında ayrıntılar gösterilirken, bazıları kaba şekilde biçimlendirilmiştir [Hamilton 1996:233-236]. Yontma Taş: Çatalhöyük yontma taş alet endüstrisi genel hatlarıyla katlar arasında farklılık göstermemektedir. VIII-II. katlarda, gelenekte, yapım tekniğinde, alet boyları ve oranlarında başkalaşma izlenmez [Mellaart 1964a:103]. Hammadde obsidiendir, birkaç parça büyük yan kazıyıcı yapımında çert ve yakın çevrede bulunmamakla birlikte çakmaktaşının da seyrek olarak kullanıldığı görülür [Bialor 1962:67]. 1993-95 yıllarındaki sistematik yüzey toplamasında ise çok az sayıda olmakla birlikte, bazalt ve kuvarsitin de kullanılmış olduğu gözlemlenmiştir. Çakmaktaşında yongalar çoğunluktadır, obsidien ise dilgi üretiminde kullanılmıştır. Obsidien dilgiler tek vurma düzlemlidir, baskı tekniğiyle çıkartılmıştır, yongalarda ise çift vurma düzlemi görülmekle birlikte, tek vurma düzlemliler çoğunluktadır. Ürünler arasında düzeltili ve kullanım izli dilgiler, kazıyıcılar, çeşitli bıçaklar, kesiciler, deliciler, orak-bıçaklar, keskiler, kalemler, hançerler ve çok sayıda baskı yöntemiyle yapılmış okuçları mevcuttur. Yüzey toplaması sonuçları, alet tipoloji konusunda Mellaart ve Bialor'ınkinden farklı değildir [Conolly 1996:176-185]. Sürtme Taş: Kireçtaşı, alabaster, mermer, volkanik taşlar gibi çok çeşitli taşların oyulmasıyla yapılmış, kimi zaman leopar türü hayvanlarla birlikte betimlenmiş tanrıça figürinleri, şematize figürler, ikiz tanrıçalar, tanrı heykelciklerinin yanısıra, yanyana dört figürü betimleyen şistten kabartma levha, Çatalhöyük halkının taş işlemeciliğini gösteren buluntulardan bazılarıdır. İlginç olan dört örnek dışında, hayvan heykelciklerinde genelde kil kullanımının tercih edildiğidir [Hamilton 1996:222]. Yassı baltalar, topuz başları, taş kaplar, boncuklar, kolyeler, bilezikler, obsidyen aynaların dışında, biley taşları, havanlar, öğütme taşları, sürtme taş tekniğiyle yapılmış buluntuları oluşturur [Mellaart 1967a:214]. Yeni araştırmalarda sürtme taştan yassı baltalar, topuz başı ve taş boncuk gibi buluntular, ele geçen Neolitik Çağ buluntularından bazılarıdır [Hamilton 1996:238-240]. Kemik/Boynuz: Çatalhöyük kemik endüstrisi oldukça gelişkindir, boncuk, bilezik, kemer tokaları gibi süs eşyaları ile kaşık, spatula, iğne, bız, açkılama aletleri gibi çok çeşitli işler için yapılan aletler çoğunlukla kemiktendir; boynuz ve fildişi kullanımı seyrek olmakla birlikte mevcuttur [Mellaart 1967a:204,214]. 1993-95 yılı çalışmalarında ele geçen işlenmiş kemikler arasında bızlar, yine ilk sırayı alır [Martin-Russell 1996:211]. Maden: IX. kattan itibaren kullanılmaya başlayan bakır ve kurşun hemen her katta gözlemlenmiştir. Daha çok ölü armağanı olarak iskeletlerin yanında bulunan boncukların çoğu dövülmüş bakır levhaların kıvrılmalarıyla oluşturulmuştur [Mellaart 1967a:204,218]. İnsan Kalıntıları: İnsan iskeletleri üzerindeki incelemeler, Çatalhöyük insanlarının dolikosefal ve brakisefal Akdeniz ırkı özellikleri taşıdığını göstermektedir. Ortalama boylar, kadınlarda 1.5 m, erkeklerde ise 1.62-1.75 m arasındadır. 40 yaşın üstünde yaşamış bireyler sayıca azdır [Mellaart 1967a:225]. Çatalhöyük'te ölü gömme geleneği, intra mural'dir. Ölüler genellikle evlerdeki platformların altına, çok seyrek olarak evin başka bölümlerinde taban altına gömülürler [Mellaart 1967a:204]. Kumaş ya da deriye sarılmış, bazen hasırlar üstüne, çoğu zaman da doğrudan toprağa yatırılmış örnekler mevcuttur. Başlar genellikle odanın ortasına, vücutlar ise duvara doğru yerleştirilmiştir. Bulunan yaklaşık 400 iskeletin çoğunluğunu kadınlar oluşturur [Mellaart 1967a:207]. İskeletlerin bazılarının kırmızı (okr), bazılarının yeşil (malahit ?), bazılarının da mavi (azurit) boya ile boyandığı saptanmıştır. Ölü armağanlarından bazıları obsidien aynalar, kemer tokası olarak bilinen kemik tokalar, çakmaktaşından hançerler ve emzikli taş kaplardır [Mellaart 1967a:208]. Diğer zengin ölü armağanları arasında kaşık, çatal, palet, taş ve geyik dişi gibi çeşitli malzemelerden yapılma boncuklar, yüzükler, bilezikler, bıçaklar, çapalar, bızlar, iğneler olmak üzere çeşitli süs eşyaları, sepetler ve günlük kullanım aletleri vardır. Mellaart'a göre, bırakılan armağanlar, genellikle süs eşyaları kadın, aletler ise erkek mezarlarında olmak üzere bir dağılım gösterirler [Mellaart 1967a:209]. Bununla birlikte, iskeletler, dağılımları, mezar armağanlarının cinsiyetlere göre ayrımı gibi konular yeniden incelenmeye başlanan verilerle, farklı bir boyutta tartışmaya açılmıştır [Hamilton 1996:250-252, 262]. Hayvan Kalıntıları: En alt katlardan itibaren koyun ve keçi evcilleştirilmiştir [Mellaart 1967a:223]. Köpek evcildir, domuz yabanidir, büyük başların evcilleştirilme konusu ise tartışmalıdır [Hodder 1996c:365]. Yabani eşek, yabani koyun, geyik türleri, gazel, tilki, kurt, leoparlar ve kuşlar avlanan hayvanlar arasındadır. 1993-95 yılları arasında yüzey sıyırması yapılan alanlarda koyun, keçi, en çok görülen hayvanlardır. Bunu sırasıyla büyük başlar, at, domuz, geyik, köpek, tilki, kedi, tavşan ve kuşlar izler [Martin-Russell 1996:207]. Balıkçılıkla eski kazılarda sanıldığından daha yoğun uğraşıldığı, yeni çalışmalarda ortaya çıkarılan balık kemiklerinden bilinmektedir [Hodder 1995:20]. Bitki Kalıntıları: VI. yapı katıyla birlikte, tarıma alınmış 14 tür besin bitkisi arasında çeşitli tahıl türleri, bakliyat ve yumrulu bitkiler yer alır [Mellaart 1967a:211, 224]. Emmer, Einkorn, çıplak 6 sıralı arpa, bezelye, yoğun miktarda VI-II. katlarda bulunmuştur. Ekmeklik buğday (Triticum aestivum) ilk kez VI. yapı katında görülür. Bezelye, mercimek, ve burçak türlerinin (Vicia noena, Ervum ervilia) yanısıra badem, palamut, fıstık (Pistachio atlantica), elma, ardıç ve çitlenbik (Celtis australis) gibi meyva ve yemişler, ilk yapı katlarından itibaren ele geçen bitki kalıntılarıdır. Yeni analiz sonuçları, Çatalhöyük insanlarının tahıldan çok bakliyat ve yumrulu bitkilerle beslendikleri yolundaki görüşleri doğrulamıştır [Molleson-Andrews 1996:269]. Diğer: Çatalhöyük'ün zengin küçük buluntuları arasında gayet iyi korunagelmiş ahşap kaplar bulunur. Bunlardan bazıları mezarlarda, bazıları da yanmış evlerde ele geçmiştir. Dörtgen ya da oval biçimlidirler, kapakları ve kulpları vardır [Mellaart 1967a:215]. Bir diğer önemli buluntu türü, iskeletlerin üstünde bulunan kumaş parçalarıdır. Balık ağı olarak da kullanıldığı düşünülen dokuma parçalarının yanısıra kömürleşmiş kürk ve deri kalıntıları da ele geçmiştir [Mellaart 1967a:79, 210, 219]. Çakmaktaşından yapılmış bir hançer ise deriden yapılmış kınıyla birlikte korunagelmiştir.


Yorum ve tarihleme: En az 13.5 hektarlık bir alanı kaplayan Doğu Çatalhöyük, 5-10 bin kişilik nüfusu ile Konya Ovası Neolitik yerleşmelerinin büyük merkezlerinden birisidir [Hodder 1996a:43; Matthews 1996b:86]. Mellaart yönetimindeki ilk kazılarda alınan 14C örneklerinin sonuçlarına göre [Mellaart 1964a:116; Esin 1981:57-58], Çatalhöyük'te (X. ve II. yapı katları), MÖ 6.500-5.700 arasında yaklaşık 800, 900 yıllık bir süre oturulmuş, [Mellaart 1967a:52-53]. MÖ 5.600'lerden sonra yerleşme terk edilmiştir. 1993 yılında başlayan ikinci dönem çalışmalarıyla yeni tarihleme çalışmaları da başlamış, kerpiç tuğlaların luminesans yöntemiyle tarihlenmesinin yanısıra [Parish 1996:344], 14C sonuçları, MÖ 7.020±50 ve MÖ 6.500±100 tarihlerini vermiştir [Kuniholm-Newton 1996:246].

Kaynakça:Tay Projesi Web Sayfası.

ÇATALHÖYÜK İKİNCİ SAYFA İÇİN TIKLA

                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa