Kayseri-Sivas karayolunun 20.
km.sinde yolun 2 km. kuzeyindedir. Yüksekliği 22 m. çapı 50 metreyi bulan
bir höyük tepe ile onun etrafını çeviren "Karum" adı verilen aşağı şehirden
ibarettir.
1948 yılından beri Prof. Dr. Tahsin Özgüç başkanlığındaki heyet tarafından
sistemli olarak kazılmaktadır. Kazılarda höyükteki en eski yerleşimin Geç
Katolik Çağ (M.Ö.300-2500) olduğu, onu Eski Tunç Hitit, Frig, Hellenistik-Roma
çağlarının takip ettiği tespit edilmiştir.
Karum sahası; höyüğün doğu ve güneydoğu eteklerini çevirmektedir. M.Ö.
1950-1650 yıllarında Anadolu'ya ticaret maksadıyla gelen Assurlu tüccarlar
tarafından iskân edilmiştir. Höyük ve Karum alanında açığa çıkarılan büyük
dinsel ve resmi yapılar, evler, dükkanlar ve atölyelere ait mimari
kalıntılar açık hava müzesi olarak sergilenmektedir.
Kültepe-Kaniş-Karum
Örenyeri
Kayseri Müzesi'ndeki eserlerin kaynağını temsil eden Kültepe, eski ismiyle
Kaniş, Kayseri'nin 21 km. kuzeydoğusunda eski Kayseri-Sivas; Kayseri-Malatya
anayolu üzerindedir. Kültepe, biri yerlilerin oturduğu höyükten, öteki aşağı
şehir veya Asur'lu tüccarların yerleştiği Karum alanından oluşmuştur.
Höyüğün çapı 500 m., ova seviyesinden yüksekliği 20 m. dir. Tepeyi dört
yanından aşağı şehir/Karum çevirmiştir. Karum, üç yönünde düz ova şeklinde
görülmekle beraber, doğu yönü ova seviyesinden 1.5-2.5 m. lik bir yüksekliğe
sahiptir. Çapı 2 km.yi bulan Karum, höyük ve ortasındaki kalesi sağlam birer
sur ile çevrilidir.
Kültepe, araştırmacıların dikkatini 1881 den sonra çekmiştir. O zamana kadar
benzerlerine rastlanmamış olan çivi yazılı tabletler müzelere akıyordu. 1893
ve 1894'de E. Chantre, 1906'da H. Wickler, H. Grothe yaptıkları kazılarda
tabletlerin bulunduğu yeri tespit edemediler. B. Hrozny 1925'te tesadüfen,
tabletlerin çıkarıldığı yeri ve dolayısıyla Asur Ticaret Kolonileri'nin
merkezini/Karum'u keşfetti.
1948 yılında Türk Tarih Kurumu ve Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü
adına höyükte ve Karum'da başlatılmış olan sistemli kazılar, kesintisiz
olarak sürdürülmektedir.
Eski dünyanın ünlü ticaret merkezi Karum Kaniş'te sonuncusu iki safhalı
olmak üzere (la-b), dört yapı katı vardır (I-IV). Günümüzden dörtbin yıl
önce Kuzey Mezopotamyalı/Asurlu tüccarların Anadolu'da kurdukları aşağı
yukarı yüzelli sene süren bu uluslararası ticaret ilişkileri döneminde,
Anadolu Mezopotamya'nın eski uygarlığına açılmış, onlardan yazıyı öğrenmiş,
kültür seviyesini yükseltmişti. II. ve I. katlarında keşfedilen eski Asur
dilinde yazılmış çivi yazılı tabletler, Anadolu ile Asur arasında sürdürülen
ticaret hakkında detaylı bilgilerin yanı sıra, borç alıp-verme, faiz,
evlenme-boşanma, veraset, esir ticareti, mahkeme kararları ve yerli beylerle
yapılan yazışmalar hakkında da canlı bilgiler vermektedir. Bunlar arasında,
daha az sayıda, edebi metinler ve okul temrin metinleri de bulunmaktadır.
Anadolu'yu tarih aydınlığına bu vesikalar kavuşturmuştur. Bunlar Anadolu'nun
en eski yazılı belgeleridir. Anadolu tarihi burada başlamıştır. Kaniş'in en
önemli özelliği budur. Kültepe-Kaniş Anadolu'daki bu ticaret sisteminin baş
şehridir. Aynı zamanda Kaniş Krallığı'nın da merkezidir. I. ve II. katlar
arkeoloji, filoloji ve şehircilik bakımından en zengin ve en önemli
olanlarıdır. Bu iki şehrin birbirinden taş döşeli sokaklarla ayrılan büyük
mahalleleri, tam planlarıyla açığa çıkarılmıştır. Eski dünyanın ayrı dilleri
konuşan bu iki ülkesinin temsilcileri bu şehirlerde yan yana yaşamışlardır.
Onların planları açıkça belli olan evleri, arşivleri, atölyeleri, depoları,
dükkanları gün ışığına çıkarılmıştır. İki katlı evlerin çoğunda oturma
odaları, arşiv ve kiler/depolar bir birinden ayrılmış durumdadır. Her iki
şehir de çıkan bir yangın sonucunda yok olmuştur.
Hitit kültürü ve sanatı, eski Babil sanatını temsil eden Asurlularla
yerlilerin karışmasından meydana gelmiş bir sanattır. Hitit sanat üslubunun
Eski Hitit Krallığı (1650) kurulmadan önce geliştiğini kanıtlayan
buluntuların, -damga mühürlerin, kurşun, tunç, fildişi, gümüş kadın ve erkek
tanrı heykelciklerinin- sayısı az değildir. Bunlar arasında eski Babil
tesirini gösteren heykelciklerin yanı sıra Kuzey Suriye'den ithal edilmiş
fayans heykelcikleri de vardır. Bu, uluslararası bir ticaret merkezinde
beklenmesi gereken bir özelliktir.
Hitit seramik sanatı, Kültepe'de teknik ve şekil açısından en yüksek
noktasına erişmiştir. Seramiğin bir bölümü günlük işlerde kullanılmaya uygun
değildir. Onlar törenlerde ve özel durumlarda kullanılmış olmalıdır.
Kültepe ustaları topraktan hayvan şeklinde içki kapları yapmakta usta
idiler. Ayakta duran, yatan, diz çökmüş durumda tasvir edilmiş bu içki
kaplarının yanında, hayvan başı şeklinde olanları da vardır. Bu kutsal
hayvan biçimli kaplar, kıymetli madenlerden yapılmış olanların taklididir.
En çok rastlanan ritonlar; aslan, boğa, antilop, kartal biçimli olanlardır.
İçine tabletlerin konulduğu pişmiş topraktan, mühür baskılı binlerce zarf
bulunmuştur. Mühür ve baskıları sosyal yapıya uygun olarak çeşitli
üsluplardadır. Her iki katta da üslupların gelişimini izlemek ve bunları
kronolojik biçimde göstermek mümkündür.
Silindir baskıların büyük çoğunluğu ikinci kattadır. Bu çağda Mezopotamya
ile kurulan sıkı ilişkiler, Anadolu'da da silindir mühür kullanımını
yaygınlaştırmıştır. Bu çağ mühürleri; 1. Eski Babil, 2. Eski Asur, 3. Eski
Suriye, 4. Eski Anadolu üsluplarına ayrılır. II. kattaki silindir mühür
baskılarının çoğu eski Asur üslubundadır.
Eski Anadolu üslubu, Mezopotamya düşünce tarzının Anadolu'ya yerleşmesinden
sonra olgunlaşmıştır. Hitit sanatının kaynağını oluşturan bu üslup dini,
mitolojik, savaş ve av sahnelerinden oluşur. Mitolojik sahnelerde
Mezopotamyalı Anadolulu unsurlar yan yana görülmektedir.
I. katında çivi yazılı tabletlerde görülen değişiklikler, mühürlerde de
tespit edilmektedir. Bu çağın üslupları II. kattakilerden farklıdır. Ayrıca
tabletler de mühürlenmeye başlanmıştır.
Anadolu üslubunu taşıyan mühürler iki türlüdür:
1. Geleneğe bağlı kalanlar.
2. Eski Hitit mühürleri.
Damga şeklindeki eski Hitit mühürlerinin konularını dini sahneler, karışık
varlıklar, heraldik kartallar, hayvanlar ve yıldızlı simgeler
oluşturmaktadır. Bu çağda Asur ile ticaret bağları çok zayıflamış; yerli
özellikler artmış ve yerli krallar güçlenmiştir. Anadolu birliğe doğru
gitmektedir.
II. Kat M.Ö. 1920-1840; I. katı 1798-1740 yılları arasına tarihlenmiştir. II.
ile I. arasında 50-60 yıllık bir boşluk vardır. Kültepe Höyüğü'nün Roma-Hellenistik,
Greco-Pers ve özellikle Tabal ülkesinin bir şehri olarak önemini Geç-Hitit
Döneminde de koruduğu anlaşılmıştır. Kalede Kaniş Kralı Varşama'nın sarayı
keşfedilmiştir. Sarayın büyük bir kısmı tahrip edilmiş olmasına rağmen zemin
katın 50 odası ve arşiv vesikalarından bir kısmı açığa çıkarılmıştır. I.
katı ile çağdaş olan saray, altındaki II. kat sarayının enkazı üstüne
kurulmuştur. Saray eski Babil modasına göre inşa edilmiştir.
Tepede bu çağın altındaki Eski Tunç Çağının son ve orta safhaları geniş bir
alanda tetkik edilmiştir. Kültepe'nin bu dönemi Sümer, Akad sonrası, Akad
çağları ile çağdaştır. Kuzey Suriye ve Mezopotamya'dan bölgenin tipik
seramiği, altın, mücevherat, Akad sonrasına özgü silindir mühürler ithal
edilmiştir. Bunlar Anadolu Mezopotamya ilişkilerinin Asur Ticaret Kolonileri
Çağından çok daha önceleri başladığını kanıtlamaktadır.
Soğanlı Örenyeri
Kayseri-Adana karayolu üzerinde bulunan Yeşilhisar İlçesi'ne bağlı, ilçeye
15 km. mesafede Soğanlı Köyü'nün içindedir.
Ürgüp, Göreme, Ihlara ve Zelve vadilerinin benzeri doğal oluşum ile kaya
kilise ve mağaralarının, bugünkü köy evleriyle iç içe girdiği bir yerleşim
yeridir.
IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın Kappadokya'daki merkezlerinden biri
olmuş, VII. ve VIII. yüzyıllarda önemini sürdürmüştür.
Elliye yakın kaya kilise ve mağarası bulunduğu anlaşılmakla beraber, ancak
Balıklı Gök, Tokalı, Karabaş, Yılanlı, Kubbeli, Geyikli ve St. Barbe
kiliseleri gezilebilmektedir. Bu kiliselerin hepsinde de İsa ve havarilerini
konu alan freskler bulunmaktadır.
VIII. ve XIII. yüzyılda Kappadokya bölgesinde yapılan kilise (şapel) ve
manastırlardan en ilginç plan ve görünüşe sahip olanları Soğanlı'dadır.
Ayrıca Soğanlı'nın eski halkı da kayalara oyulan ev ve barınaklarda
yaşamıştır.
Halen Kappadokya bölgesinde dini amaçlı binlerce kaya olukları ve sivil
amaçlı kaya yerleşimleri bulunmaktadır. Bu oyuklardan 600 kadarı Soğanlı ve
Erdemli köylerindedir. Soğanlı Kayseri'den 80 km., Göreme ve Ürgüp'ten 70
km., Derinkuyu ve Doğanlı yeraltı şehrinden 35 km. uzaklıktadır.
Soğanlı yer hareketleri sırasında çökmelere uğramış ve çöken yerler sel
suları ile daha da derinleşmiş; burada uçurumları olan derin vadiler meydana
gelmiştir.
Yer hareketleri ve erozyon sonucu ortaya çıkan en ilginç doğa manzarası masa
biçimli dağlardır. Masa biçimli tepeler ve kubbeli kaya kiliseleri
Kappadokya'dan başka bir yerde görülmeyen kültür ve doğa varlıklarıdır.
Soğanlı kaya kilisesinin duvarları değişik renklerle boyanmış durumdadır ve
üzerine resimler yapılmıştır. Ayrıca bu kiliseler içinde ve bazı kaya
oluklarında dini resimlerin yasaklandığı ikonoklastik döneme ait tek renkli
geometrik motifler ve haç resimleri bulunmaktadır.
Duvar resimlerindeki konular İncil'den alınmıştır. İsa peygamberin doğumu,
vaftiz edilişi, mahkemesi, mucizeleri, çarmıha gerilişi, Hz. Meryem'in
başından geçen olaylar, at üzerinde Kudüs'e gidişi ve azizlere ait freksler
vardır.
Soğanlı kiliseleri arasında Tokalı, Gök, Karabaş, Canavar, Meryem Ana, St.
Barbe ve Geyikli kiliseleri en fazla ilgi çeken ve gezilen yerlerdir.
|