Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ

 

 Şimdilerde Konya’da hoşgörünün bulunup bulunmadığı tartışılır ama Konya’nın uluslararası üne sahip iki düşünürü Mevlana ve Nasrettin Hoca dünyada hoşKonya kaşıklarıgörünün sembol isimleridir.

Gel, gel; ne olursan ol, yine gel,
Kâfir, putperest, mecusi olsan da, yine gel
Bizim dergahımız ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel.
Mevlana’nın çağrısıdır bu, hoşgörünün çağrısı. Şimdilerde Konya’da aynı hoşgörünün bulunup bulunmadığı tartışılır ama Konya’nın uluslararası üne sahip iki düşünürü Mevlana ve Nasrettin Hoca dünyada hoşgörünün sembol isimleridir.
Mevlana Mevlevilik tarikatının kurucusudur. Tarikat okulu Mevlana Türbesi’nin yanındadır. Bu yapı şimdi müzeye çevrilmiştir. Müzenin en ilgi çeken bölümü Mevlana ve oğlu Sultan Veled’in kabirlerinin bulunduğu Yeşil Kubbe’dir. Müzede mevleviliğe ait eserler, müzik aletleri, hat ve kumaş örnekleri ile halılar sergilenmektedir. Yılda 1,5 milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği müze 1927 yılında açıldı. Mevlana Müzesi’ne bağlı olarak 9116 basma ve 3705 el yazması eserin bulunduğu bir kütüphane vardır. 10-17 Aralık günleri arasında Uluslararası Mevlana Anma Törenleri (Şebi Aruz) yapılıyor.
Konya merkezi çok temiz, sanki her sabah, kent uyanmadan, birileri çıkıp yerleri yıkıyormuş gibi. Ayrıca ilk hafif metro da Konya’ya yapılmış, kenti boydan boya kateden metro ulaşım problemini büyük ölçüde halletmiş. Ama gene de geniş Konya ovası üzerine kurulu olan kentin en çok rağbet gören araçları bisiklet ve motosikletler. Bu araçların her türünü bol miktarda görebilirsiniz cadde ve sokaklarda. Motosiklet bir aile aracı olmuştur, bir tanesinin üstünde 3-4 kişi, çoluk çocuk doluşur gezerler. Özellikle de sepetli motosikletler tercih edilir!
Meram semti Konya’nın içinde ama sayfiye görünümündedir. Güzel, bahçeli evler, düzgün cadde ve sokakları ile modern bir semt olan Meram, sıcak yaz günleri de esintisiyle insanı rahatlatır. Meram Bağları çok eski yıllardan beri Konya’nın sayfiye yeridir. Eskiden tümüyle bağlık olan semtte tarihi bağların bir kısmı günümüzde de yaşamaktadır. Çay bahçeleri, lokantalar özellikle yaz günleri çok rağbet görür.
Konya ve çevresinde Neolitik dönemden Osmanlı dönemine kadar bir çok tarihi eser bulunmaktadır.
Kent Hitit, Fryg, Lydia, Makedon ve Roma uygarlıklarını tanımıştır. 1076 tarihinde Selçukluların başkenti olmuş, 1080’de başkent İznik’e taşınıncaya kadar sürmüştü. Sonra 1097’de yeniden başkent oldu ve 1277’ye kadar bu vasfını sükdürdü. Bu tarihte Karamanoğulları’nın, 1442’de Osmanlı’nın egemenliği altına girdi.
Arkeoloji Müzesi
1962’de ziyarete açıldı. Konya ve çevresindeki arkeolojik kazılarda ele geçen buluntular sergilenmektedir. Larende Caddesi’ndedir.
Etnografya Müzesi
Konya giyimleri, el işlemeleri, kemer, örme keseler, silahlar ve sikke koleksiyonu sergilenmektedir.
İnce Minare Taş ve Ahşap Eserler Müzesi
Selçuklu dönemine ait taş ve ahşap eserlerin sergilendiği müze İnce Minare Medresesi’nde. 1258-1279 yılları arasında yapılan İnce Minare Medresesi 19. yüzyıla kadar üniversite olarak kullanılmış, 1956’da müze olarak açılmıştır. Alaaddin Tepesi’nin batı eteğindedir.
Sırçalı Medrese Mezar Anıtları Müzesi
1242 yılında fıkıh okutmak için yapılmış avlulu medrese şeklinde bir yapıdır. Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait mezar ve mezar taşları sergilenmektedir. Gazi Alemşah Mahallesi, Sırçalı Caddesi’ndedir.
Koyunoğlu Şehir Müzesi
Konya İnce Minare
Üç bin metrekarelik bir alana sahiptir. Giriş katında Anadolu Uygarlıkları, sikkeler; birinci katta doğa tarihi, üst katta da etnografik eserler, halı ve kilimler ile 20 bin ciltlik kütüphane bulunmaktadır. Kerimler Cadddesi, Koyunoğlu sokağındadır.
Yazma Eserler Kütüphanesi
1984 yılında açılan kütüphane müze değerinde bir eski kitap koleksiyonuna sahiptir. 4218’i el yazması 12433’ü matbu olmak üzere 1928 öncesine ait kitaplar bulunmaktadır.
Atatürk Müzesi
1912 yılında yapılmış olan ev 1928’de Konyalılar tarafından Atatürk’e hediye edilmişti. 1964 yılında müze haline getirilen evde Atatürk’e ait elbiseler, eşyalar, fotoğraf ve belgeler bulunmaktadır.
Karatay Çini Eserler Müzesi
Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemlerine ait çini eserler sergilenmektedir. 1251 yılında tamamlanan Karatay Medresesi 1955’de müze haline getirildi. Yapının kendi duvarları da çinilerle süslüdür. Alaaddin Tepesi kuzeyindedir.

Alaaddin Camii

Şehir merkezinde yüksekçe bir höyük olan Alaaddin Tepesi’nin kuzeyine kurulmuştur. Caminin abanoz ağacından birbirine geçme olarak yapılmıştır olan minberi, Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciliğinin en güzel örneklerindendir.
Osmanlı Dönemi öncesi eserler arasında Selçuklu (Alaaddin) Köşkü (1156-1192), Sahip-Ata Külliyesi (1258-1283), Karatay Medresesi (1251, Çini Müzesi’dir, Alaaddin Tepesinin kuzeyinde), Hasbey Darül Huffazı (1241, Gazi Alemşah Mahallesi, Hasbey sokağında), Şerafettin camisi (13. yy.) önemlidir.
Osmanlı Dnemi eserleri arasında Aziziye Camisi (1676’da tamamlandı, 1876’da yandı ve yenisi 1891’de tamamlandı. Müze Caddesi başında), Selimiye Camisi (1587), Yusuf ağa Kitaplığı (1795) başlıcalarıdır.
Şemsi Tebrizi Türbesi
Şems mahallesindeki türbede, kurşunlu piramit ve kubbenin altında Mevlana’nın en yakın arkadaşı Şemsi Tebrizi’nin sandukası bulunuyor.

Ne Yenir?
Konya kendi içindeki turistik değerlerin yanında bir geçiş yolu olarak da turizm için önemli bir kentimizdir. Bir çok nitelikli otelin yanında çok sayıda iyi lokantası da vardır. En çok da etli ekmek ve tandırı ünlüdür. Etli ekmek deyince pide ile karıştırılmasın, hiç bir pidede bulamayacağınız çok özel bir lezzeti vardır. Ankara’dan kalkıp Konya’ya, günübirliğine, etli etmek ve tandır yemeye gider bazı aileler, öyle ünlüdür lezzeti. Höşmerim de kentin özgün mutfağından, kaymakla yapılan bir tatlı. Konya’nın şimşir, armut, gürgen ve kavak ağaçlarından yontulup, motiflendirildikten sonra özel bir cilayla cilalanan ve yıllarca bozulmadan mutfaklarda kullanılabilen kaşıkları, biraz zor ısırılan ama lezzetli Mevlana Şekeri hediyelik eşyalarından. Huğlu’da da dünyaca ünlü el yapımı av tüfekleri üretiliyor. Bu tüfeklerin kabza ve tetik kısımları, av hayvanları motifleriyle işleniyor. Gümüş ve pirinç kaplamalı ve işlemeli olanları da var.


KARAPINAR VE MEKE KRATER GÖLÜ

Konya’nın 96 km. doğusundaki Karapınar ilçesi bugüne kadar pek fark edilmemiş bir açık hava müzesi özelliği taşıyor. Her köyü, mezrası ve obası tarihten izler taşıyor. Aynı zamanda etkileyici krater göllerini de barındırıyor. Karapınar’a 10 km. uzaklıktaki Meke Krater gölü bunlardan biri.
Meke Krater gölü, Karataş yakınlarında bir doğa harikası.
300 m x 500 m.ebatlarında sönmüş bir volkan kraterinin suyla dolmasıyla oluşan ve ortasında adacıklar bulunan Meke Krater Gölü, uzun süre Tuz elde edilmek için Tekel İdaresince kullanılmış. Bir kuş cennetidir de aynı zamanda. Meke kuşu bu göle özgüdür.
Volkanik arazide kömür tozu kaplanmış izlenimi veren bir yolla gölün 4 km’yi bulan çevresini dolaşabilirsiniz. Girişteki metruk evin yanından inen patika yolla göl kıyısına da ulaşabilirsiniz.
Meke Gölünden ayrılıp Karapınar’a giderken yolun solunda ve biraz içeride Ketirlik diye anılan bölüm, ilginç arazi yapısıyla ve doğal oluşumlarıyla dikkat çekiyor. Özellikle ilkbahar aylarında kır çiçekleri ve yosunlarla bezenmiş kaya yapılarının fotoğraf tutkunları için vazgeçemeyecekleri bir malzeme sunduğunu hatırlatalım.
Karapınar sınırları içinde yine bir krater gölü olan Çıralı Göl, Acı Göl ile Selimiye Külliyesi’ni de görebilirsiniz.

AKŞEHİR
Akşehir’de Nasrettin Hoca heykeliKonya’nın Akşehir ilçesi (Konya 134 km.) Nasrettin hoca ile adını dünyaya duyurmuştur. Hocanın Eşeğine düz oturmuş bir heykelinin bulunduğu ilçede her yıl 5-10 Temmuz günleri arasında Uluslararası Nasrettin Hoca Şenlikleri düzenleniyor. Medrese öğretmeni ve kadılık yapan Hoca’nın türbesi mezarlıktadır. Türbe 1905 yılında yapıldı, 1939’da restore edildi. Altı sütunun taşıdığı kubbesi vardır. Sütunların arası boş olduğu halde ikisi arasına bir kapı konularak kilitlenmiştir. Bu da Hocanın mizahına bir naziredir. İstiklal Savaşı başında İlçe Batı Cephesi Karargahıydı. Dokuz ay kadar Akşehir’de kalan karagahta Mustafa Kemal ve arkadaşları Büyük Taarruz’a hazırlandılar. İstasyon caddesinde sebze halinin karşısındaki Belediye Binasında bulunan karargah 1960’da müze olarak açılmıştır. İlçede bir de Arkeoloji Müzesi vardır.
Akşehir’in yakınındaki aynı adlı göl su ihtiyacı yanında çevrenin balık ihtiyacına da cevap verir.


BEYŞEHİR VE BEYŞEHİR GÖLÜ
MİLLİ PARKI

Konya’ya 90 km. uzaklıktaki Beyşehir, Türkiye’nin üçüncü büyük gölünün kıyısındadır.
Beyşehir, Türkiye’nin üçüncü büyük gölü.
Beyşehir Kalesi, Alaaddin Keykubat’ın yazlık sarayı, Taş Medrese, Çifte Hamam, Kubad-Abad Saray ve Köşkleri, Kız Kalesi ve Beyşehir Köprüsü görülebilecek tarihi ve turistik eserlerdir.
Gölde sazan, çiçek balığı, sarıbalık, çamurcu, tatlısu levreği gibi çeşitli balık türleri bulunur. Göl çevresindeki lokantalarda balık servisi yapılır.
Milli Park statüsüne alınan Göl alanında irili ufaklı 30 kadar ada var.
Hacı Akif Adası dikit ve sarkıtlar bulunan mağaraları ile ilgi çekicidir. Yenişarbademli tarafında kıyıdan 3 km. açıktaki Kızkalesi adacığında tarihi kalıntılar görülmektedir.
Beyşehir Gölü’ne paralel uzanan yolun 8.km’sinde Eflatun Pınarı Hitit Anıtı tabelasını göreceksiniz. Sadıkhacı köy tabelasından giriş yapılan ve göl kenarında bulunan anıt, Hitit döneminden kalma. Çevreye dağılmış kalıntılar da eski bir yerleşimin izleri.
Konya - Beyşehir yolunun 41. km’sinde bir Selçuklu Kervansarayı olan Kızılören Hanı kalıntıları gözünüze çarpacak. Konya bölgesindeki en eski hanlardan biri olan yapı kırmızı sarı taşlardla örülmüş ve iki bölümlü.

DİĞER GÖLLER
Ülkenin ikinci büyük gölü Tuzgölü ve Beyşehir’den başka Konya ovasında birçok doğal veya baraj gölü var. Akşehir, Çavuşçu, Tersakan, Çavuşçu, Aslanapa, Hirfanlı, Mamasun, May ve Suğla göllerinde balık ve kerevit avı yapılıyor. Acı Krater Gölü ve Huğlu Gölü, Sille’deki Damla Kaya, Hatıp, Dutlu yöreleri, Apa ve Altınapa Baraj çevresi ve Kızılören de görülmeye değer yerler arasında.


MAĞARALAR

Beyşehir-Akseki yolunun 45. kilometresinden sağa ayrılan 8 km.lik bir yolla Çamlık Köyü’ne ulaşılır. Çamlık Mağaraları olarak anılan, Uzunsu Deresi ile birbirine bağlı bir dizi mağara bu yörede yer alır. Dere önce Körükini Mağarası’na girerek 1200 metre yerin altında gider, Değirmen Vadisi’nde yeryüzüne çıkarak bir kaç yüz metre yüzey akışından sonra Değirmenini Mağarası’na girer. Burada 300 metre kadar gidip Suluin Mağarası’na girer, sonra tekrar yüzey akışına başlar. Özellikle Suluin Mağarası, içindeki ince uzun gölüyle görülmeye değer. Yüksek ve sarp beyaz kayaların arasından güneşe ve ağaçlara tekrar kavuşan su, vadideki akışını keyifle sürdürür.
Konya çevresinde ayrıca, sarkıt ve dikitleriyle Hacı Akif Adası Mağarası, Karapınar Mağaraları ve yeraltı şehirleri var.

ILGIN KAPLICALARI
Konya-Akşehir yolu üzerinde ve Konya’ya 90 km. uzaklıktaki kaplıca suyu, içerdiği minerallerle kadın hastalıkları, romatizma, kalp, böbrek hastalıkları ve nefes darlığına iyi geliyor. Tesis var.


YERKÖPRÜ ŞELALESİ VE MAĞARASI
Konya-Karaman çevresi, gölleri ve tarihi ören yerlerinin yanısıra Toros Dağları’nın gizlediği doğa harikalarına açar kucağını.
Bunlardan biri Hadim Yerköprüsü’dür.
Konya-Beyşehir arasında Kızılören Hanı kalıntıları arasında
Konya Hadim ilçesi yakınlarındaki Yerköprü Şelalesi ve Mağarası’na ulaşmak için Konya-Hadim yolunu izlemek, Hadim’e 10 km kala sola Aladağ yoluna ayrılmak, sapaktan sonra da 29 km’lik yolu izlemek gerekiyor. Bademli köyü sapağına gelindiğinde de Yerköprü için yol sormak gerekiyor.
Göksu’nun kollarından biri olan Karasu, kendi oluşturduğu 20 metrelik bir travertenden Göksu’nun üzerine dökülüyor, tam da Göksu’nun yernyüzüne çıktığı bir mağaranın ağzında.
Torosların kalker yapısı, derelerin kimi zaman derin çatlaklar ve mağaralar içinde kaybolarak yeraltında akmasına izin veriyor. Göksu 500 metrelik bir mağaranın içinden akarak tekrar yeryüzüne çıkıyor, tam da Karasu’nun üzerine bir şelale oluşturarak döküldüğü yerde. Karasu ve Göksu, bu noktada birleşiyor. İnanılmaz bir doğal oluşum ve güzellik yaratarak.
Yaz sıcağında hazırlıklı gelmeli buraya. Mayo ve çadırlarınızla. Şelalenin oluşturduğu gölet yüzmek için elverişli. Göksu’nun aktığı vadi yosunlarla kaplı traverten oluşumlar ve yeşillikler içinde dinlendirici bir görüntü sunuyor. Çevreye minik keşif turları yapabilirsiniz. Traverten setlerde dolaşabilir, şelalenin arkasına geçebilir ve içinden Göksu’nun çıktığı mağaranın ürkütücü karanlığında dolaşabilirsiniz. Ve bu güzelliklerden kopamazsanız eğer, çadır kurup bir gece konaklayabilirsiniz.
Ermenek
Buralara kadar gelmişken Hadim üzerinden Ermenek ilçesine de uğramınızı öneririz. Ermenek, bir vadi yamacına üst üste yerleşmiş çatısız , tavanları sacla kaplı evlerle bir film platosu sanki. Büyük kentlerin hızlı temposu ile karşılaştırıldığında zamanın çok yavaş aktığı izlenimi veren sokakları, çarşıları ve insanlarıyla Ermenek’te ilginizi çekecek, fotoğraf karelerinde dordurmak isteyeceğiniz çok şey bulacaksınız.

KARAMAN - TAŞKALE
Karaman eskiden Konya’nın ilçesiydi. Şimdi il oldu. Çok ilginç bir yerleşime uğramalısınız buralara gelmişken: Taşkale’ye!
Konya’ya 150, Karaman’a 46 km uzaklıktaki Taşkale için Karaman-Niğde karayolunun 12. kilometresinden Yeşildere yoluna dönüyorsunuz. Yeşildere sapaktan 21 Km. Buradan da 15 dakikalık yolculukla Taşkale’ye varıyorsunuz.
Taşkale’de şimdi tahıl deposu olarak kullanılan mağara evle
Yol boyunca, içinden Yeşildere çayının aktığı Taşkale Kanyonu eşlik ediyor size. Kanyonun toplam uzunluğu 27 km’yi buluyor.
Yol üzerinde Manazan Mağaraları yazılı bir sarı tabelayla karşılacaksınız. 5 katlı mağaranın içindeki galerilerle katlar arasında dolaşılabiliyor. Bizans döneminde bir yerleşim yeri olarak kullanılmış. Mağara duvarlarında resim izleri göze çarpıyor. Mağaradaki arkeolojik kalıntılar ise Karaman müzesi’nde sergileniyor.
Taşkale’ye uzaktan baktığınızda tek katlı, toprak damlı evler ve hemen ardında yükselen kayalara kat kat ve göz göz oyulmuş odalar göreceksiniz. Bizans döneminde tapınma, savunma ve saklanma amacıyla kullanılan bu serin odalar, şimdi de tahıl ambarı olarak kullanılıyor. Bu odalarda buğday, bozulmadan 8-10 yıl kalabiliyormuş. Taşkaleliler sırtlarında çuvallarla bu kayalara çıkıp iniyorlar. Siz de rastlayabilirsiniz. Ama onların çıkıp indiği kadar kolay değil. Dağcılıkta deneyiminiz yoksa merdivensiz denemeyin.
Taşkale şehir merkezinde görülebilecek tarihi eserler arasında Taş Cami, Orta Cami ve Orta Köprü bulunuyor. Asarini Mağarası da ziyaret edilebilir.
Taşkale bir SİT alanı olarak koruma altına alınmış. Çevrede 5 SİT alanı daha olduğunu söylüyor Belediye Başkanı Hüseyin yeşildağ. Taşkale 20 Nisan’da Turizm Beldesi olarak da kabul edilmiş ve yatırımcılara teşvik olanağı tanınmış.
Taşkale gezisinin ardından yorgunluk atmak isterseniz, ilçe merkezinden 5 km uzaklıktaki Güllük Pınarına gitmelisiniz. Biraz ötelerden kaynayarak çıkan küçük bir derenin küçük şelaleler oluşturarak aktığı yeşillikler içindeki mesire yerinde alabalık çiftliği kurulmuş. Hemen yanıbaşında bir de restoran var.
Taşkale’de turizme açılmayı bekleyen1356 metre uzunluğundaki İncesu Yeraltı Mağarası sarkıt, dikit, traverten oluşumlar ve göletleriyle oldukça etkileyici. Işıklandırılıp ziyarete açılmasıyla çok büyük ilgi göreceğine inanılıyor.
Taşkale halılarıyla da ünlü. İlçede 10 halı şirketi faaliyetg österiyor. 500’e yakın Taşkaleli genç kız ve kadın 200 tezgahta halı dokuyor. Karaman koyunundan elde edilen yün, sarı ve kırmızının hakim olduğu motiflerle dokunan halılara aktarılıyor.
Yöreye özgü kaya evleri, Taşkale dışında Gökyurt (Glistra) ve Sille’de de görülebilir.

MEVLEVİ SEMASI

Mevleviler en çok semaları ile bilinir. Semada dervişler birbirine bağlanmadan, omuzdaş olmadan, hem kendi eksenleri etrafında hem de şeyhin ve diğer dervişlerin çevresinde sessiz, el kol ve baş oynatmadan dönerler. Mevlana da cezbeye geldiğinde bu dönüşü hep yinelermiş. Mevlevi seması bir coşku ve yükselişi, ruhun bedenin ağırlığından kurtuluşunu sağlıyor. Mukabele denilen toplu sema dışında her derviş cezbeye geldiği her zaman semaya başlar. Semahanede yapılan toplu semada meydancı dede şeyhin huzuruna çıkıp baş keser, şeyh eyvallah deyince onun postunu omzuna alıp dervişlere haber verir ve postu semahaneye yayar. Dervişler de beyaz tennurelerini giyer, hırkalarını omuzlarına alır, başlarında sikkeleri ile şeyhlerini beklerler. Şeyh gelince önce namaz kılınır, Mesnevi ve Kuran okunur, ardından bir ney taksimi ile sema başlar.


HADİM-ERMENEK-MUT YOLU ÜZERİNDE:

Hadim - Ermenek üzerinden Mut’a inen yolu girin, Yerköprü Şelaleleri dönüşü, bir keresinde. Torosları inişli çıkışlı, virajlı aşan yol, birbirinden ilginç köylerden geçer. Toprak ya da sacla kaplanmış tavanları, tek ya da iki katı olan evlerin birbirinin önünü kesmeden yerleştirildiği köylerdir bunlar. Yol, kimi zaman mağaralardan, kaya oyuklarından, yıkılmış kervansaraylardan geçer. Doyumsuz bir yolculuk olur bu. Otomobil sürmenin keyfine varırsınız, bol fotoğraf filmi harcarsınız, anılarınız arasına katacak.
Türkiye’nin en güzel şelalelerinden biridir Yerköprü.

 


                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa