Anasayfa   |   EGE  |   AKDENİZ  |   MARMARA |   DOĞU ANADOLU  |  İÇ ANADOLU   |   KARADENİZ


KÜRE DAĞLARI

Türkiye’nin Batı Karadeniz bölümündeki Küre Dağları, muhteşem vahşi yaşamın ve korkunç bir güzelliğin mekanıdır. Ormanların yaşı ve büyüklüğü, biyolojik çeşitlilik ve yöresel vahşi yaşamın çeşitliliği gözönüne alıdığında bu dağların batı tarafı özel bir öneme sahiptir; bu yüzden World Wide Fund for Nature- Doğa için Dünya Çapında Fon (WWF) bu alanı Avrupa’da öncelikli koruma gerektiren yüz ‘Kırmızı Nokta’ ormanından biri olarak listeye aldı.

Burada bulunan Küre Dağları Milli Parkı, Kastamonu ve Bartın arasında 34,000 hektarlık bir alanı kaplar. Alandaki yoğun yağışlar bu parkın bereketli bitki örtüsünün nedenlerinden biridir. Görülmeye değer güzellikteki orman kaplı park, sayısız mağaralar, derin boğazlar ve şelaleler yaratan karstik kireçtaşı yapısının bir sonucudur. En etkileyici manzaralardan biri de Pınarbaşı’nın Muratbaşı köyü yakınlarındaki Valla Gorge’dur. Dar geçit, kendileri de derin boğazlardan akan Devrekani ve Kanlıçay adında iki ırmağın kesişmesiyle başlar. Yüksekliği 700 metreye ulaşan kaya duvarlarından dolayı pratikte bu geçide girmek imkansızdır ama Muratbaşı köyünün komşusu olan ve geçidin birleşme yerinin yukarısında yeralan Valla yakınlarından girişin muhteşem manzarasına ulaşmak mümkündür. Köyden bir rehber size en iyi noktaya giden ve ormandan geçen 20 dakikalık yolu gösterebilir. Burada Devrekâni ve Kanlıçay geçitlerinin ve çok yüksek kireçtaşı duvarlarıyla Valla Gorge’un girişinin unutulmaz manzarası vardır. Devrekâni Irmağı’nın alt menzili Karadeniz’e dökülmek için burada aşağıya doğru akar. Bu vahşi ve tenha alan kartal, akbaba, şahin, atmaca ve kerkenez gibi pek çok av kuşuna ev sahipliği yapar. Geçitten aşağıya bir manzara için Kayadibi köyünden başlamalısınız. İki saatten fazla süren bu zor tırmanış için bir rehber tutmanız gereklidir. Ama vardığınızda karşınıza çıkan manzara tüm çabalarınıza değer.

Milli parktaki mağaraların en ünlüsü Sorkun Yaylası’nda yeralır. Sorkun’dan orman boyunca iki saatlik yürüyüş sizi 1250 metre yükseklikteki dünyaca ünlü bu mağaraya getirir. Yürüyüşün kendisi de başlıbaşına bir zevktir. İlk önce çok eski bir ormanın ve sonra daha yükseklere tırmandığınızda yapraklarını döken ve kozalaklı ağaçların karışımı içinden geçersiniz. Ilgarini Mağarası’nın ağzı eğreltiotlarının arasında gizlenmiştir. Özel araç gerece sahip olmayan ziyaretçiler için engel oluşturmayan kuru bir mağaradır. Mağaralardan biri yüksek bir çatıya sahiptir ve pek çok sarkıt ve dikit içerir.

Soldaki büyük mağarada geç Roma ve erken Bizans dönemlerinden kalma birçok mezar bulunur. Mezarların ilerisinde mağara tabanı dipsiz bir uçurumun kenarına doğru eğimlenir. Gerçekte daha az korkutucu değildir, 250 metre yüksekliktedir.


Küre Dağları’nın bir diğer büyüleyici yönü de ağaç ve çiçeklerin çeşitliliğidir. Bölgede binden fazla bitki türü vardır. İlkbaharda çayırlar içlerinde orkide ve zambağın da bulunduğu pek çok türde renkli çiçekle kaplanır. Ağaç türleri de çok çeşitlidir. Bundan dolayı hayret uyandırmayacak şekilde bu dağlar birçok vahşi hayvana yuvadır. Türkiye’nin toplam 130 memeli türünün kahverengi ayı, susamuru, kurt, karaca, alageyik, yaban domuzu, tilki, zerdeva, porsuk ve tavşanı da içeren 40 türü burada bulunur. Karstik yapısı, büyük ormanları ve derin vadileriyle bu dağ sıralarının büyük bölümünün erişilmez olması, vahşi yaşamın korunmasındaki başlıca sebeplerden birisidir.

Kütüklerden yapılma evleriyle bölgenin resmedilmeye değer köyleri, manzaranın doğal bir uzantısı gibi görünmektedir. Bir köye yaklaşmakta olduğunuzun ilk işareti, renkli kıyafetleriyle tarlalarda çalışan kadınların görüntüsüdür. İlk anda birtakım özel durumlar için giyindiklerini düşünürsünüz ama sonra bunun onların çevrelerindeki çayırlarda açan çok renkli çiçeklerden esinlenilmiş sıradan günlük giysileri olduğunu farkedersiniz.

                               arkeolog@postaci.com                                  design @rzawa