RİZE
Tarihi M.Ö. 2000. yüzyıla dayandığı sanılan Rize’nin adının Rumca dağ eteği
anlamına gelen Rhiza’dan geldiği söylenmektedir. Tarihte çok fazla önemi
olmayan Rize’nin bu nedenle görülebilecek tarihi değerleri de sınırlıdır.
14. yüzyılda yapıldığı sanılan Rize Kalesi kentin güneybatısında 140 metre
yükseklikte bir tepede yer almaktadır. Kent merkezinde bulunan İslampaşa
Camisi ve Gülbahar Camisi 16. yüzyıl yapılarıdır. Rize iklim koşulları
nedeni ile çok verimli tarım alanlarına sahiptir. Özellikle çay ilin en
önemli gelir kaynağı. Bunun yanı sıra, turunçgiller, şeftali gibi bölgeye
yabancı meyveler de yetiştirilmektedir.
Tarihi yapılar açısından zengin olmayan Rize ve çevresi, bir yanı masmavi
hırçın deniz, bir yanı hep yağışlı ve ıslak, yemyeşil doğası ile insanı
büyüleyecek kadar güzeldir.
Az
sayıdaki tarihi yapıyı dolaşıp, tepedeki Ziraat Bahçesi’ne çıkıyoruz. Burası
Rize’yi kuş bakışı gören, çiçeklerle bezeli harika bir yer. Çayımızı
yudumlarken Rize’yi seyrediyoruz. Bu sırada bir sürü küçük teleferik
dikkatimizi çekebilir. Bu teleferikler; Rize yamaçta kurulu bir kent olduğu
için, halkın çarşıdan evlerine kolayca ulaşabilmek için buldukları bir
yöntem. Sanki her evin özel bir teleferiği var. Ayrıca gelir durumu için de
önemli bir gösterge. Karadeniz’in yöresel yemeklerini denemek isterseniz
Bedesten Lokantasına uğrayın. Ya da Karadeniz pidelerinin tadına bakın. Rize
konaklamak için çok uygun. Çok sayıda nitelikli otel var. (Oteller Eki’ne
bakınız.)
Doğuya doğru 20 dakikalık yolculukla Gündoğdu beldesine, on dakika sonra da
Çayeli’ne ulaşıyoruz. Balıkçılar köyünde sahil boyunca taka yapımcıları
sıralanıyor. Meraklılarına Çayeli girişindeki Hüsrev Restaurant’ın
kurufasülyesin çok özel olduğunu hatırlatalım.
Rize - Çayeli arası 19 km. Bu civardaki Kaptanpaşa ve Çürükbel Ormanları ile
İncesu Çağlayanları görülmeye değer mesire yerleri.
Çayeli’nden sonra Pazar ilçesi var. Pazar’ı geçip Ardeşen’e girmeden sağa
dönünce Çamlıhemşin yoluna gireceksiniz. Yarım saat sonra Çamlıhemşin’deyiz.
Yol burada ikiye ayrılıyor, ikisi de iki güzel vadiye ulaşıyor. Sağdaki
Fırtına Vadisi’ne gidiyor. Şenyuva Köprüsü, biraz ileride de Zilkale var.
Zilkale muhteşem doğanın içinde kaybolmayacak kadar görkemli bir yapı.
Zilkale’den 4 km. sonra beton bir köprüye ulaşacaksınız. Buradan sağa
dönülmeli. 30 Metreden dökülen Palovit şelalesinin coşkusu görülmeye değer.
Bu vadinin adı Moye. Şelaleden geriye dönerken 3 km’lik yolu 40 dakikada
gidebiliyoruz. Yeniden Fırtına vadisi ile buluştuk. Nehrin akış yönünün
tersine Çat’a bir saatlik sürüşle ulaşıyoruz. burada Toşi Tesisleri doğal
ürünlerle hazırlanmış yöresel yemeklerle sizi bekliyor. İki saatlik bir
yolculukla Çamlıhemşin’e geri dönüyoruz. Diğer vadiye, Hala vadisine
giriyoruz. Ayder’e yarım saatlık yolumuz var.
Ayder’de 3000 metreyi aşan doruklar ve 2000 metreye kadar yükselen ormanlar
göz alabildiğine uzanır. 1350 metre yüksekliğindeki Ayder’in kaplıcaları
meşhur. Konaklayabileceğimiz tesisler var, ancak fazla konfor
aramayacaksınız. kalegon tesislerinde orman içinde iyi bir yemek
yiyebiliriz. 10 km. daha ilerlersek Yukarı Kavron Yaylası’na, 3 km. sonra da
Aşağı Kavron Yaylası’na ulaşırız.
Kabaca anlattığımız, Kaçkar’ın kuzeyinde yer alan bu yaylaları dolaşırken
hissedeceğiniz coşkuyu hiç bir biçimde ifade edemeyeceksiniz. Sonsuz
ormanlar içindeki su sütunları, tül tül dökülen şelaleler, yosun bürümüş
kayalıklar, sisler arasında kaybolmuş Zil Kalesi, bahar coşkusu yaşayan
vadiler, temmuz ayı olmasına rağmen direnen karlı tepeler, sisler ve
bulutlar ülkesi Hemşin yaylaları. Buraları dolaşırken hissedeceğiniz duygu;
korku değil merak olacaktır.
Yolumuz tekrar kuzeye yöneliyor ve sahile iniyoruz. Ardeşen’den 16 km. sonra
Fındıklı’ya geliyoruz. Fındıklı Rize’nin sahil şeridindeki son durağı. Şöyle
bir mola verip çayını içiyoruz. Kasaba küçük ama tipik karadeniz insanının
sıcaklığı hissediliyor. Meraklıları için bir hatırlatma. Çağlayan deresi
üzerinde tarihi bir kemerli köprü bulunuyor.
|