1-HÖYÜGÜN KONUMU :
Yenibademli Höyüğü. Kaleköy'un (Kastro) 1.7 km. güneybatısında, Çınarlı ilçe
merkezi ile Kaleköy'ü birbirine bağlayan asfalt yolun batısında, Büyükdere
Vadisi'nde yer almaktadır ; Güney kesimleri eski, kuzey kesimleri yeni
aluvyonlarla kaplanmış olan vadinin içinden akan Büyükdere 13 km.
uzunluğundadır. Büyükdere Vadisi'nin en eski yerleşim yerini temsil eden
Yenibademli Höyük, kuzey-güney yönünde 130 m., dogu-batı yönünde ise
yaklaşık 120 m. uzunluktadir. Höyüğün deniz seviyesinden yüksekliği 18.01
m.ye ulaşmaktadır.
2- KURTARMA KAZISININ AMAÇLARI :
Gökçeada ilçesinde halen kullanılmakta olan hava alanının yetersiz kalması
nedeniyle Ulaştırma Bakanlığı tarafından genişletilmesine karar verilmiştir.
Bu proje çerçevesinde hava alanının kuzeydoğu yönündeki yaklaşma sahası
içinde kalacak olan bu höyükte kurtarma kazılarının başlatılması zorunlu
hale gelmiştir. Yenibademli Höyük'te 1996 yılı çalışmalarımız şu amaçlar
doğrultusunda planlanmıştır:
1. Gökçeada'da ilk arkeolojik kazıların başlatılması.
2. Uzun yıllardan beri höyük yüzeyinde sürdürülen tarımsal faaliyetlerin
durdurulması yoluyla tahribatın önlenmesi.
3. Tarih öncesi dönemleri hemen hemen hiç bilinmeyen Gökçeada'nın kültür
sürecinin belirlenmesi.
4. Höyük'te genel yerleşme planı ve yapıların dağılım düzeni ile ilgili
bilgilerin belirlenmesi.
5. Açığa çıkarılacak yapıların planlarının tabakalara göre değişip.
değişmediğinin incelenmesi.
6. Stratejik bir konuma sahip olan ve deniz ticaret yolları üzerinde yer
alan ada ile Batı Anadolu, Güneydoğu Avrupa, Kıta Yunanistan ve Ege Denizi
adaları arasında kültürel ilişkilerin aydınlatılması.
Bu ilk kazı mevsiminde Yenibademli Höyük ' te yürütülen çalışmalar altı
grupta toplanabilir:
A. Temizlik çalışmaları
B. Topografya calışmaları
C. Yüzeyden buluntu toplama çalışmaları
D. Kazı çalışmaları
E. Küçük buluntu çalışmaları
F. Analiz çalışmaları
A. Temizlik Çalışmaları : Yenibademli Höyük, yıllarca kaderine terk
edilmiş olduğundan doğal tahribata uğramıştır. Bunun yanı sıra 1968 yılında
adaya yerleşen bazı aileler, hayvan sürülerini höyük üzerinde otlatarak ve
höyüğün bir bölümü üzerine ahır yapmak suretiyle yapay tahribata da neden
olmuşlardır. Höyüğün güneyinde yer alan iki konutun inşaatlarında kullanılan
taşların büyük bir bölümü, tarımsal faaliyetler sırasında höyüğün yapı
katlarından sökülmüştür. Ayrıca höyüğün dogu, batı ve kuzey yönlerinde
sürdürülen bu tür faaliyetler tahribati hızlandırıcı rol oynamışlardır.
Kazıya başlamadan önce otlarla kaplı batı teras ve höyüğe girişi sağlayan
rampa görünümlü iki alanda temizlik çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar
sırasında sileks uç, çekirdek ve çanak çömlek parçaları toplanmıştır. Ayrıca
hayvan kemikleri de ele geçirilmiştir Elde edilen buluntular, türlerine göre
sınıflandırılmışlar ve depolanmışlardır.
B. Topografya Çalışmaları : Yenibademli Höyük 'te kazıya başlamadan
önce, çağdaş kazı sistemine göre çalışabilmek amacıyla, höyüğün topografik
planı çıkartılmıştır. Gökçeada Tapu ve Kadastro Müdürlüğü elemanlarınca
ayrıntılı ölçüm çalışmaları yapılmış ve höyüğün merkez, doğu, kuzey ve batı
teraslarına poligon tasları yerleştirilerek yükseklikleri hesaplanmıştır.
Daha sonra bu bölümler Ida Harita Planlama Şirketi'nde değerlendirilmiş ve
höyüğün topografik planı hazırlanmıştır . Kazının yapılacağı alanlarda
kareler oluşturabilmek amacıyla, höyük kuzey-güney ve doğu-batı yönlerinde
yirmişer metre ara ile eksenlere ayrılmıştır. Enine eksenlere A-I harfleri,
boyuna eksenlere ise 1-14 rakamları verilerek bir karolaj sistemi
oluşturulmuştur .
C. Yüzeyden Buluntu Toplama Çalışmaları : Höyük yüzeyinden toplanan
çok sayıda keramik parçaları, sileks alet ve yongalar, taş baltalar ve kemik
aletler değerlendirilmiştir. Höyüğün batı terasında Eski Tunç Çağına ait kap
parçalarının çok yoğun olması, yüzeyin hemen altında Eski Tunç Çağ
tabakalarının var olduğu izlenimini vermiştir. Daha çok Ege dünyasından
tanınan ve benzerlerinin Limni (Lemnos) adasında yer alan Poliochni yerleşim
yerinin mavi tabakasında, Batı Anadolu'da Kumtepe'de ve Menemen/Höyücek'te
görüldüğü, sap kısmında çift deliği olan bir kil kanca parçası, batı terasta
ele geçen yüzey buluntuları arasında yer alır. Yüzeyden toplanan buluntular
değerlendirildikten sonra, olanaklar ölçüsünde ana toprağa veya anakayaya en
kolay ulaşabileceğimiz batı terasta ve höyüğün güneyinde kazı çalışmalarına
baslanılmıştır.
D. Kazi Çalışmaları : 1996 yılı çalısmaları höyüğün batısında E9 ve
guneyinde Fll plan karelerinde olmak üzere, iki farklı açmada
gerçekleştirilmiştir. 1. E 9 Açmasındaki Kazı Çalışmaları Bu alanda
gerçekleştirilen çalışmalarda, yüzeyden toplanan I. Troia devri keramik
parçalarında başka, bu devre ait mimari kalıntılara açıklık getirmek ve bu
yerleşimin karakterini belli ölçüde saptamak amaç edinilmiştir. E 9
Açması'nın batı kesimi otlardan temizlendikten sonra, yüzeyden yaklaşık bir
metre derinde orta büyüklükte taşlardan yapılmış bir savunma suru dolgusu
ile karşılaşılmıştır. Söz konusu surun batı yönündeki dış sınırını oluşturan
taşlar, kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan düzgün bir sıra halinde tespit
edilmiştir . Surun taş dolgusunun üzerindeki toprakta, ip delikli tutamaklı
minyatur bir kapak ve çok sayıda kap parçaları ele geçmiştir. E 9 Açması'nın
doğu yarısında, yüzey toprağının yaklaşık 0,15 m. altında ilk mimari
kalıntılara ulaşılmıştır. Güneybatıdan kuzeydoğuya doğru uzanan en az 7 m.
uzunlukta ve 4.40 m. genişlikte olan dikdörtgen bir yapıya ait duvarlar,
ikili olarak karşılıklı dizme ve aralarının ufak taşlarla doldurulması
suretiyle inşa edilmiştir . En az dört yapı evresiyle temsil edilen bu
dikdörtgen yapının içinde, üzeri yer yer kırmızı kil ile kaplanmış tabanlara
rastlanmıştır. Aynı yapının hemen hemen ortalarına denk düşen küllü bir
alanda doğu yarısı taşlarla çevrilmiş ve içinde yoğun olarak kül
artıklarının bulunduğu ocak yeri açığa çıkartılmıştır. Söz konusu yapının
içinde, kuzeybatı köşede yüzey toprağının yaklaşık bir metre altında, ilk
defa anakayaya ulaşılmıştır. Böylece batı terastaki yapıların anakaya
üzerine kurulduğu anlaşılmıştır. Dikdörtgen yapının gerek kısa duvarına ve
gerekse uzun duvarlarına ait taşların. bina içine doğru kuvvetlice kaymış
olması, bir düşman istilasından çok, adada meydana gelen doğal bir felaketle
ilişkili görülmektedir. 1996 yılı kazı çalışmaları sırasında dikdörtgen
yapıya ait herhangi bir kapı boşluğuna veya eşik taşına rastlanmamıştır. E9
Açması'nın güneydoğu köşesinde dikdörtgen yapının uzun duvarına paralel
görünen dağınık durumda taş kümelerinin arasında tespit edilen birbirinden
1.20 m. uzaklıkta iki söve taşı ve aralarındaki kapı boşluğu, bu alanda
ikinci bir yapının varlığını ortaya koymuştur. Yüzeye yakın olan bu ikinci
yapıya ait mimari kalıntılar genel olarak bir mimari bütünlüğü oluşturacak
düzeyde ele geçirilememiştir. Kuzeydoğu-güneybatı istikametinde uzanan bu
taş kümelerinin altında, dikdörtgen yapının uzun duvanna paralel olan
2.20x0.92 m. boyutlarında, büyük bir taş plaka açığa çıkarılmıştır . Aynı
alanda derine inildiğinde, açmanın doğu profiline yakın, ahşap direk
deliğini çevreleyen ufak taşlar ve fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan,
yarısı büyük taş plakanın altında kalan at nalı biçiminde, içinde kömür
taneciklerinin görüldüğü bir konstruksiyon ortaya çıkarılmıştır . Dikdörtgen
yapının doğu yönündeki uzun duvarının en alt sıra taşlarına ulaşabilmek
amacıyla, büyük taş plakanın kuzeydoğusunda üçgen bir alanda
derinleşilmiştir. Bu alandaki çalışmalar sırasında üst üste on sıra taştan
oluştuğu anlaşılan uzun duvarın, güneybatıya doğru alçalarak devam ettiği
saptanmıştır. İnşa edildiği dönemde arazinin topografik yapısına uydurulan
bu dikdörtgen yapının uzun duvarının altında, yeni bir kültür tabakası
belirlenmistir. Çalışılan alanın çok dar olması nedeniyle, bu yeni kültür
tabakasına ait olabilecek mimari kalıntılara rastlanılamamıştır.Fazla kalın
olmayan bu kültür tabakasının da altında, anakayaya ulaşılmıştır. E9
Açması'nın kuzeydoğu alanında gerçekleştirilen çalışmalarda yüzey toprağının
0.08-0.10 m. altında, yapımında orta büyüklükte taşların kullanıldığı.
içinde yanmış hayvan kemikleri ve midye kabuklarının bulunduğu ocak ortaya
çıkartılmıştır. Ocağın yer aldığı birinci taban seviyesinin altında ise. bir
direk izi ve bunun etrafını çevreleyen taşlar açığa çıkartılmıştır. Ocağın
yer aldığı birinci taban seviyesinin altında ise, bir direk izi ve bunun
etrafını çevreleyen taşlar açığa çıkarılmıştır Dikdörtgen yapının dışında
güneydoğu alanda olduğu gibi, kuzeydoğu alanda da 0.98 x 0.62 m. boyutlannda
düz bir plaka taşı ele geçmiştir . Aynı alanda dikdörtgen yapının temel
seviyesi altında, açmanın doğu profiline yakın 0 08 m. çapında karbonlaşmış
bir direk tespit edilmiştir. E9 Açması'nın kuzeydoğu alanında anakayaya
ulaşmak amacıyla yoğunlaştırılan çalışmalar sırasında, bir bölümü açmanın
kuzey profili içinde saklı kalan ve anakaya üzerine oturtulan ikinci bir
plaka taşı açığa çıkarılmıştır. Söz konusu alanın güneydoğu köşesinde ise,
anakaya traşlanarak içine oturtulmuş orta büyüklükte taşların arasında, çok
sayıda irili ufaklı sapan taşları bulunmuştur. 2. F 11 Açması 'ndaki Kazı
Çalışmaları Akropol olarak adlandırdığımız höyüğün merkez alanına. girişi
sağlayan rampa kesiminde 1996 yılında toplam 12 gün çalışılmıstır. F 11
Açması'ndaki çalışmaların amacı, akropolu saran ve kısmen görülebilen
güneydeki sur taşlarının açığa çıkartılmasının yanı sıra, sur bedeninden
güneybatıya doğru alçalarak devam eden taş döşemeli yolun rampa olup
olmadığını araştırmaya yöneliktir. Açmanın kuzeydoğu köşesinde, yüzey
toprağının hemen altından başlayan taş döşemeli rampanın yapımında, orta
büyüklükte taşlardan çok. ufak taşların kullanıldığı anlaşılmıştır. Yaklaşık
3 m. genişlikte olan rampanın her iki tarafı korkuluk duvarlarına ait taş
temel ile sınırlandırılmıştır. Korkuluk duvarlarına ait temellerden
batıdaki, doğudakine göre çok daha iyi korunmuştur. Batı korkuluk duvarına
ait temelden başlayarak güneybatıya doğru uzanan ve yer yer kiklopik
tasların korunduğu temel kalıntısı, olası bir bastiona işaret edebilecek
karakterdedir. Rampanın batı korkuluk duvarına ait taşlar, akropolü güney
yönden saran sur bede nine yaslanmış durumdadır. Bu özellik rampanın
kuzeybatı köşesinde çok daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır. Akropolün
güney-batı kesiminde koşe yapan surun. bir taraftan kuzeye, diğer taraftan
da batı terasın güneyine doğru devam ettiği tespit edilmiştir.
E. Küçük Buluntu Çalışmaları : İlk kazı mevsiminde Yenibademli Höyük
buluntularının kayıt işleri planlandığı şekilde yürütülmüştür. E 9
Açması'nın buluntuları arasında sileks yongalarından başka, dilgi ve
kazıyıcı türü aletler de yer almıştır. Höyük'te sileks ok uçları sadece iki
örnek ile temsil edilmiştir. Yassı ve sap delikli taş baltaların yanı sıra
alt ve üst öğütme taşları çoğunluktadır. Öğütme taşlarının çokluğu, höyükte
yaşayanların tahıl üretimine büyük önem verdiklerini ortaya koymuştur. Taş
endüstrisine paralel olarak, kemik alet endüstrisinin de gelistiği, ele
geçen çok sayıda bızlar ve iğnelerden anlaşılmıştır. Yenibademli Höyük'te
bulunan çeşitli hayvanlara ait kemikler ve boynuzlar yerleşmecilerin besin
ekonomisinde hayvansal proteine ne denli önem verdiklerini ortaya koymustur.
E 9 Açması' ndan toplanan küçük ve büyük baş hayvanlara ait kemikler ve
boynuzlar, bir yandan Eski Tunç Çağı'nda doğal çevrenin ve bitki örtüsünün
zengin olduğunu ortaya koymakla kalmamış, diğer yandan da dönemin faunasına
ışık tutmuştur. Taş ve kemik endüstrisinin yanı sıra, Yenibademli Höyük
sakinlerinin madencilikle de uğraştıkları ele geçen bronz veya bakır
iğnelerden , bronz bir bıçak parçasından ve bir potadan anlaşılmıştır.
Şimdilik sayıları beşi geçmeyen figürinler birbirinden farklı ve özgün bir
anlayış içinden betimlenmiş olup, höyükteki yerleşimcilerin sanat
anlayışlarını ortaya koymaları bakımından önem taşımaktadırlar. Küçük
buluntuların yanı sıra, dikdörtgen yapının içinde veya dışında açığa
çıkartılan çok sayıda I. Troia Devri çağdaşı kap parçaları , Troia
kültürünün sadece Kuzeybatı Anadolu ile sınırlı kalmadığını, bu kültürün Ege
Denizi adalarında Samothrake'den sonra Gökçeada'da da varlığını ortaya
koymuştur. F11 Açması'nda rampanın döşeme taşları arasında ele geçen kap
parçaları, M.Ö. 2 binin 2. yarısına tarihlendirilmiştir. Bezemesiz
örneklerden başka, yerel uretim olan boya bezekli Myken kap parçalarına da
rastlanılmıştır. Keramik parçaları arasinda birkaç tane ithal Myken boyalı
örneklerin bulunması, bu merkezin M.Ö 2. bin Ege deniz ticaretinde bir yeri
olduğuna işaret etmektedir. F. Analiz Çalışmaları : Yenibademli Höyük'ün
jeolojik yapısı ve bitki örtüsü hakkında ayrıntılı bilgi edinebilmek
amacıyla, E 9 Açması'nın çeşitli alanlarından sediman örnekleri ve tohum
taneleri alınmıştır. Önümüzdeki yıllarda höyük sakinlerinin besin
kaynaklarına ve ekolojisine açıklık getirecek olan kemik ve sediman
örnekleri. uzman kişilerin incelemesine sunulacaktır.
4. SONUÇ : Yenibademli Höyük'te gerçekleştirilen ilk kazı çalışmaları
henüz bir yıllık olmasına karşın ele geçen zengin buluntu envanteri, bu
yerleşimin önemine iºaret etmektedir. İlk gözlemlere göre höyüğün çok az bir
bölümü kazılmış olmasına karşın, akropolün bir sur ile çevrelendiği ve
yerleşmeye girişin bir rampa ile güneybatıdan sağlandığı anlaşılmıştır. Batı
teras üzerinde yeralan ve ayrı bir sur ile çevrelendiği belirlenen
yapılardan. 1996 yılında açığa çıkarılan dikdörtgen yapının, içinde ve
çevresinde ele geçen küçük buluntulara göre, bir atölye olarak kullanılmış
olabileceği düşünülmektedir. Höyükte iki bağımsız alanda yürütülen
çalışmalar, bu merkezin M.Ö. 3. binde ve M.Ö. 2. binde yerleşime sahne
olduğunu ortaya çıkarmıştır. M.Ö. 3. binde bu yerleşimde yaşayan insanların
keramik, taş alet ve silahlar, kemik aletler ve madeni eserler ürettikleri
kanıtlanmıştır. Yüzeyde ele geçen bir kil kanca parçası Gökçeada'nın bu
dönemde Batı Anadolu ve Ege kültürleriyle olan ilişkilerine ışık
tutmaktadır. E 9 Açması'nda bulunan keramik kaplar da adanın kuzeybatı
Anadolu Eski Tunç kültürünün bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Küçük
buluntular arasında önemli bir grubu oluşturan figürinlerin kırık parçalar
halinde yapı temellerinde ele geçmesi, bunların adak figürini olarak yapı
temellerine bırakılmış olabileceklerini düşündürmektedir. F 11 Açması'nda
açığa çıkarılan taş döşemeli rampa ve bu rampanın taşları arasından toplanan
yerel boyalı Myken kap parçaları arasında bulunan ithal Myken parçaları,
Gökçeada'nın Geç Tunç Çağ Ege deniz ticaretinin bir parçası olduğunu
kanıtlamış bulunmaktadır. Yenibademli Höyük kazısı, sadece adanın
kuzeydoğusunda bir Prehistorik yerleşmenin varlığını ortaya koymakla
kalmamış, aynı zamanda da Kuzey Ege Denizi adalarında karşımıza çıkan Myken
etkinliklerinin görüldüğü merkezlere bir yenisinin de katılmasına neden
olmuştur. Kazılar ilerledikçe, Yenibademli Höyük'te Eski Tunç Çağ kültürünün
daha iyi bir degerlendirmesinin yapılacağı ve Gökçeada'nın Ege dünyasındaki
konumu nedeniyle Anadolu, Ege adaları ve Güneydoğu Avrupa kültürleri
arasında ticarette ve kültürel etkileşimde üstlendigi rolün açığa
çıkartılacağı kuşkusuzdur.
KORUMAYA YÖNELiK ÇALIŞMALAR :
Yenibademli Höyük'te kazı çalışmalarına başlamış olduğumuz 1996 yılından
beri korumaya yönelik tedbirlerimiz, 1998 yılında da devam etmiştir. 1998
yılı kazı çalışmalarımızın sona ermesinden sonra, adanın kuzeydoğu sahilinde
bulunan iki yerleşim yeri tarafımızdan ziyaret edilmiştir. Henüz arkeoloji
literatürine geçmemiş olan bu iki yerleşimden biri, Vaniyeri'nin (Troia I
çağdaşı yerleşim yeri) yaklaşık 400,00 m. kuzeyinde kurumuş dere yatağının
güneyinde sahil kenarında yer almaktadır. Anakaya üzerinde kurulduğu
anlaşılan bu yerleşmenin, yüzey buluntuları arasında gözlenen tünel kulplu
çanak parçalarının biçimi, Troia I dönemi orneklerinin benzeridir. İkinci
yerleşim yeri, Aktaş Tepe'nin güney etekleri ve Urfal Dere arasında sahilden
biraz içeride yer almaktadir. Bu yerleşimin yüzey buluntuları, daha çok taş
endüstrisine ışık tutacak niteliktedir. Taş çekiçler ve yassı baltalar kayda
değer buluntular arasındadır. Gerek Vaniyeri, gerekse bu iki yerleşim
üzerinde gözlenen kültür dolgularının azlığı, iskan süresinin kısa olduğuna
işaret etmektedir. Savunmaya yönelik mimari kalıntıların olmaması, bu
yerleşmelerin mevsimlik kullanılmış olma olasılığını arttırmaktadır.En
azından Troia I dönemi ve öncesinde kullanılan bu yerleşmeler, belki de
balıkçılar tarafından iskan edilmiş veya Ege Denizi'nden Karadeniz'e
açılacak teknelerin kuzeydoğu rüzgarlarına karşı barınak yeri olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda özet olarak sunduğumuz Yenibademli Höyük 1998 yılı
çalışmaları önemli sonuçlar vermiştir. Höyüğün doğusunda 5,00 m.'yi aşan
kültür dolgusunun en az 2,00m.'lik bölümünün, Eski Tunç Çağı II dönemine ait
oldugu belirlenmistir. Bu dönemde yapılaşmanın yoğun olduğu, mevcut
yapıların kalıntılarından anlamak mümkün olmuştur. Taş temel ve kerpiç
duvarlı yapıların tavanları ahşap direklerle desteklenmiştir. Her nekadar bu
direklere ait veriler ele geçmemiş olsa da, bunların etraflarını saran taş
kümelerinin sıra halinde varlığı bu görüşü destekler niteliktedir. En az iki
yangın geçiren bu yapılar, kısa bir süre sonra yeniden kullanılmışlardır.
Keramik geleneğinde, batı terasta olduğu gibi höyüğün doğu alanında da,
Troia I dönemi özelliklerinin ağır bastığı anlaşılmıştır. Bu durumda
Yenibademli Höyük, Marmara ve Ege Denizi kıyılarında yayılan "Denizsel Troia
Kültürü"nün bir parçası olarak ele alınmalıdır. Höyüğün 35,00-40.00 m. kadar
kuzeyine sokulan deniz, doğu yönde içeriye ilerliyememiştir. Yerleşimin
batısında bir miktar içeriye sokulan denizin kıyı çizgisi henüz tam olarak
belirlenememiştir. Önümüzdeki yıllarda höyüğün batı ve güneyinde yapılacak
aluvyon sondajları, Yenibademli Höyüğün bir yarımada konumunda olup
olmadığına açıklık getirecektir.
Yrd.Doç.Dr.Halime HÜRYILMAZ'A ve gökceada.com'a katkılarından
dolayı teşekkür ederiz...
|