TROYA ANTİK KENTİ
Herşeyin Paris'in Helene'yi kaçırmasıyla mı başladı bilmiyoruz. Ama şu bir
gerçek ki Priamos'un düzenli şehri İlion, güzel dizlikli Ahkalar'ın gazabına
uğradı. 10 yıl süren savaş sonrası Tanrı Zeus şanı Akhalar'a verdi. Ozan
Homeros İlyada destanında Troya savaşını ayrıntılarıyla anlatmaktadır.Sözlü
gelenekten yazıya nasıl geçtiğini bilemediğimiz gibi, metinde geç dönemde
yapılan değişikliklerin kesin amacını kestirmek bizim için güçtür. Ama
Homeros bir savaşın 'toprağı bereketli Troya'da' geçtiğini söylüyor.
Troya, Kazdağı'nın eteğinde, Skomondros(K. Menderes) ile Simoeis(dümreli)
çaylarının sınırladıkları ve bir yanı Ege denizine, bir yanı boğaza bakan
üçgen biçimli, ova egemen yüksekçe bir yerde kurulmuş, Schilemann, Dorgfeld
ve Blegen tarafından kazılımıştır. 1871'de Schilemann, Priamos'un hazinesini
bulma umuduyla işe başlamıştır. 1882'de Schilemann, W.Dorpfeld ile birlikte
çalışmış ve Dorpfeld burada 9 yapı katı saptamıştır. 1932-1938 arası Carl.W.Blegen
başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Dorpfeld'in 9 kültür katı, 30'a
yakın yerleşme katına bölünmüştür. Troya şu anda Monfred Korfmann tarafından
kazılmaktadır.
Troya 1 (MÖ 3000-2500)
Troya 1'in en gelişmiş evresi 1y'de kentin çapı 90 metreydi. Toya 1'in ana
girişi güney tarafta ve duvarı çok iyi korunmuş durumdadır. İki kule ile
savunulan kent kapısı 2.97 metre enindeydi. 3 metre kadar genişlikte dar bir
koridor şeklinde bu girişin iki yanında üçgen şeklinde yapılmış olan savunma
kulelerinin de doğu yönündekinin alt kısmı ve bitişindeki sur kalıntıları
görülebilir. Yüksekliği 3.5 metreye yakın olan kule kalıntısının tabanının
irü taşlardan oluştuğu, duvarlarının da yukarıya doğru çıktıkça küçülen
taşlardan örüldügünü görmekteyiz. Troya 1'e ait en sağlam kalıntı megaron
tarzı bir evdir(1b). Onun altındaki yapı ise 1a katmanına aittir. Yine
megaron tarzı evin dıştan ölcüsü 18,75*7 metre, duvar örtüsü balık sırtı
şeklindedir. Büyük odasında biri tam ortada, diğeri doğu duvara yakın olmak
üzere 2 ocak bulunmuştur. Sadece birinci ocak görülebilir durumdadır. Aynı
odada kuzey ve doğu duvara doğru dayanan ve günümüzde izleri belli olmayan
platform, 2 metre uzunluğunda, 90 cm genişliğinde ve ve 30 cm
yüksekliğindeydi. Bu megaron yapısı bugüne değin bilinen en eski örnekti.
Güneyinde pek belirgin olmayan 5 paralel duvar kalıntısının da megaron tipi
yapı olma olasılığı vardır. 1987 yılında Troya 1 evresine ait duvarların
hemen hepsi temizlenmiştir. Schilemann yarmasındaki yapılar Troya 1 evresine
aittir ve MÖ 3000-2800'lere tarihlenmektedir. Troya 1 büyük bir tahriple son
bulmuştur.
TROYA 2 (MÖ 2500-2200)
Troya 2'nin çapı 110 metreyi geçmekte ve 7 yapı katından oluşmaktaydı. Troya
1 bir yangınla son bulmasına rağmen Troya 2'de gelişmeler görülür. Fakat
kültür değişikliği yoktur. Eski dünyanın batısında, bir plan sistemi
gösteren ilk kent olma özelliğini taşır. Anıtsal ölçüde megaronların yanyana
bir cephe oluşturacak biçimde sıralanmaları ve bu yapı kompleksine
propilonla girilmesi sistemi, 700 yıl sonraki Tiryns akropolünde
görülmektedir.
En geç evresi olan 2g yapı katında yerleşmenin orta noktasında yer alan,
megaron tipi plana göre inşaa edilen yapının krala ait olabileceği, değilse
bile bir bir toplantı yeri olabileceği tahmin edilmektedir. Bu yapı
evresindeki planların megaron tipinin türevleri oldukları görülmektedir.
Konutların büyüklükleri arasındaki farklılıklar ise Troya 2g yerleşmesinde
yaşayan toplumda belirli bir sosyal farklılaşmanın olduğunun kanıtıdır.
Troya 2, üç ana evresiyle tanmlanmaktadır.(2a, 2b, 2c-g) Bunların herbirinin
yeni bir sur duvarı vardır. 2a'dan FL ve FN olarak gösterilen, üstleri açık
ve koridorlu 2 geçit kalmıştır. Bunlar 2b'nin duvarlarına uydurulmuş ve
kullanılmaya devam edilmiştir. FM (c5-6) ve FO(f-g6-7) kapıları ana
girişlerdir. Büyük megaronun ( )olarak gösterilen çoğu yeri Schilemann'ın
kuzey-güney açması sırasında tahrip olmuştur.
Troya 2 büyük kent kapısı güney surunun(FN) ortasında idi. Güneybatı
kapısının (FM gc) kalıntıları ve taş döşemeli 21x7,5 metre boyutlarındaki
rampası iyi korunmuştur. Bu rampa, girişi 5,25 metre uzunluğunda ve 2
kanatlı bir kapısı olan, FM propilonuna çıkıyordu. Megaron planlı (FM)
propilonu 2c-g evrelerine aitti. FN kapısı 2c'nin ana girişiydi. Son evreye
ait olan giriş, FN ile gösterilen büyük propilondu ve megaron biçimindeydi.
Buradan 2c-g (2200-2100) yıllarında yapılan açık bir alana giriliyordu.
Çakıl döşeli bir avlu içindeki alan 2a ve 2b'nin kent duvarlarının üstü
düzeltilerek yapılmıştı.
Büyük megaron (2a), 2c yapı katına aitti. 1989 kazılarında yapının yangın
geçirmiş doğu duvarı ortaya çıkarılmıştı. Yapı tepenin en yüksek noktasında
ve çevreye çok hakim bir konumdaydı. Bir kısmı Schilemann'ın kuzey-güney
açması ile tahribe uğramışsa da planı saptanmıştır. Dorpfeld'in saptadığı
2h, 2r, 2f megaronlarının da kral ailesine ait olmsası muhtemeldir. 2d
yapısı ise depo niteliğindedir.
Schilemann tarafından 1871-90 yılları arasında yapılan çalışmalarda Troya 2
yapı katmanları arasında ele geçirilen hazine buluntusu çok gelişmiş bir
metal işçiliğinin örneği ve gelişmiş bir dış ticaretin göstergesidir.
Schilemann, Priamos'un diye nitelediği hazineyi Troya 2'nin rampalı
kapısının batı duvarı dibinde bulmuştur. Bu evrenin çanak çömleği de
karakteristiktir. Kazılarda Troya 2'ye ait buluntuların çoğunun 1 metre
kalınlığında bir yangın molozunun atından çıkması, bu kentin ani bir
istilaya uğradığının bir göstergesidir. Bu nedenle Schilemann burayı
Homeros'un İlyada'sında geçen Troya olarak nitelendirmiştir. Aynı dönemde
Batı Anadolu ve Kıta Yunanistan'ındaki çeşitli yerleşimlerdeki benzer
yıkımlar ve izleyen dönemde bu kentlerin kültür yaşamında görülen uzun
süreli durgunlukların MÖ 2000 yıllarının başlarında Orta Avrupa'dan gelen
Hint-Avrupa kökenli göçlerden olduğu sanılmaktadır. Troya 2'yi dışardan
gelen göçmen toplulukların yıktığı ve buraya yerleşmeden yollarına devam
ettikleri sonucuna varılmıştır.
TROYA 3 (MÖ 2200-2050)
Hisarlık höyüğündeki 3. Erken Tunç Çağı yerleşmesinde yaşam şeklinin pek
değişmediği görülmektedir. Bu dönemde 4 yapı evresi saptanmış ve höyüğün 3
metre daha yükseldiği anlaşılmıştır.
Evlerin döşemelerinin daha önceki gibi sıkıştırlmış kil ya da toprakla
kaplandığı, duvarların da aynı şekilde örüldüğü biliniyor olsa bile bu
dönemde bağımsız konutlara rastlanmamaktadır. Bitişik yapılan evlerin
arasında kalan sokaklar oldukça dardır. Daha önceki dönemden farklı olarak,
kent surlarının tamamen taştan yapıldığı ve hatıllarla güçlendirilmiş
kerpiçlerin kullanılmadığı görülmektedir. Son yapılan kazılarda Troya 4'ün
altındaki tabakalarda bir sınır ya da teras duvarı ortaya açığa
çıkarılmıştır ve bunun Troya 2'nin sonu olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca,
kuzeye doğru, üzerinde beyaza boyanmış kerpiçlerin olduğu, bir yapıya ait
taş temel bulunmuştur. Bu dönemde pişmiş kap üretiminde ve dokumacılıkta
eskiden beri bilinen gelenekler sürdürülmüştür.
TROYA 4 (MÖ 2050-1900)
Beş ayrı yapım evresinin izlendiği bu kat Erken Tunç çağının son
yerleşmesidir. Kazılarda ele geçen eşyalardan Kıta Yunanistan'ı, Ege adaları
ve Orta Anadolu'yla ilişkilerin yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bitişik
yapılmış, kil döşemeli taş temel üzerine kerpiçten oluşturulmuş duvarları
olan evlere ve ilk kez avlularda yer alan kubbeli fırınlara rastlanmıştır.
Troya 4 evresine ait, üstüste 6 yangın evresinin olduğunu bilmekteyiz.Doğu
profilinde bunu açıkça görmek olasıdır.Bütün bu tabakaları 4.evreye
tarihlememizin nedeni, binaların aynı yapım planlarını izlemiş
olmasıdır.Bitişik yapılmış olan bu evlerin hepsinde, girişin sağ ya da
solunda mutlaka oval fırın vardır.Binalar ve tabanlar inanılmaz derecede
güneye doğru eğim yapmışlardır.Bu nedenle, höyüğün kenarında olan bu önemli
buluntuları saptamak mümkün olmuştur. Böylece Troya 4'ün mimari planı açık
bir şekilde gözönündedir. En alttaki yanık tabakada, bir oda içinde yabani
hayvan kemiklerine rastlanması, bunların o dönemde sürekli meydana gelen
yangınlardan kaynaklandığını düşündürebilir.
TROYA 5 (İ.Ö. 1900-1800)
6 yapım evresinin saptandığı iki metre kalınlığa sahip bu yerleşme
katmanında Batı Anadolu'da, Erken Tunç Çağı'ndan Orta Tunç Çağı'na geçiş
dönemine rastlanmıştır. Bu dönemde Ege dünyasıyla süregelen ilişkilere
Kıbrıs'la başlayan ilişkilerin eklendiği sanılmaktadır.
Surların alt kısımları işlenmemiş taşlardan ve üst kısımları kerpiçten
yapılmıştır. Evlerin planlanmış döneme göre daha düzenli olduğu, dikdörtgen
bir alanın üç tarafına küçük odaların yapıldığı, odaların köşelerinde kilden
yapılmış oturma veya yatak sekilerinin olduğu, kubbeli ocakların veya arı
kovanı şeklindeki fırınların kullanıldığı anlaşılmaktadır. Evlerden birinin
döşemesinin altında hocker tarzında (insanın ana karnındaki duruşu) gömülmüş
yeni doğmuş bir bebenin iskeletine ait kemik kalıntıları bulunmuştur.
TROYA 6 (İ.Ö. 1800-1275)
Troya 6, 300.000 m2 bir alana yayılmıştır. Sekiz yapı katından oluşan 6'ncı
yerleşme üç ana evre gösterir. En parlak devir Troya 6(f-e) evreleridir.
Kazılarda elegeçen buluntular, tamamıyla yeni plan ve yapılar, Troya 6'nın o
döneme kadarki yaşayanlarından başka insanlarla ilişkisi olmuş olabileceğini
akla getirmektedir.
Sur duvarı, birbirine beş kapıyla bağlanan altı bölümden oluşur. Surun en
görkemli bölümü 6g evresine giren bir kuledir ve uzunluğu 18, genişliği 8
metredir. Kulenin ortasında keskin köşeli bir sarnıç ve onun içinde sekiz
metre derinlikte kayaya oyulmuş bir kuyu vardır. Bu kuyudan kuşatma
sırasında yararlanılıyordu. Uzunluğu 41.5, genişliği 4.5 m. olup yüksekliği
4 m'yi geçen duvar boyunca dört dikey çıkıntıya rastlanır. Fakat bu duvar
yüksek bir Roma dönemi duvarıyla kapanmaktadır. (6 r - 6 s)
Buleteryon ve Schliemann'ın kuzey-güney açması ile tahrip edilen duvarın
doğu bölümü iyi durumdadır. 6 h kulesi tarafından tahrip edilen sur
günümüzde etkileyici bir durumdadır. Bu duvarlar konglomera taş bloklar ile
dörtgen kesilip dış yüzeyleri düşmanın tırmanmasını engelleyecek şekilde
yontulduktan sonra harç kullanmadan içe doğru eğimli bir şekilde
birleştirilmiştir. Her on metrede dişler yaparak kenti çevrelemektedir.
Troya 6'da kulelerin kullanılması bu dönemde şehrin güçlü olduğunu gösterir.
Girişin koridor şeklinde olması kente buradan girebilecek düşmanların iki
ateş arasında kalmasını sağlamak içindir.
Troya 6 yerleşmesinin sarayları ve diğer önemli yapıları, tepenin üzerinde
yeralıyordu. Ancak Hellenistik dönemde Athena Tapınağı'nın inşasında bu
yapıların bir kısmı tahrip olmuştur.
Akropolün güneybatısından (6 t) girerek hafif yokuş yukarı ana cadde
izlenirse solda Direkli Ev olarak nitelendirilen yapıya gelinir. Troya 6 ve
Troya 7a'da kullanıldığı düşünülmektedir. 26x12 m. boyutlarındadır. Yapıyı
destekleyen direklerden biri belirgindir. Yapının güney duvarı daha kalın
örülmüştür. Arka tarafta hafif bir genişleme gösteren yapı megaron tarzında
farklılık gösterir. Direkli evin kuzeydoğusunda 630 no.lu ev görülür. İÖ
1700'e tarihlenen evin duvarları küçük taşlardan meydana gelir.
6 g'nin kuzey bitişinde megaron tarzı evlere rastlanmıştır. Bu odaların
çoğundan kent nüfusunun bu dönemde birden arttığı, duvarlarının zayıf
mimarisinden aceleyle yapıldıkları anlaşılmaktadır. Kazılarda bu odalarda
erzak küplerinin çok sayıda bulunması kiler niteliğinde olabileceğini
göstermektedir. Evlerin ortak özelliklerinden biri dışa, surlara bakan
duvarlarının daha kalın ve özenli yapılmış olmasıdır. 6 c evinin bir kısmı
Schilemann tarafından tahrip edilmiştir. 6 f yapısı farklı karakter göstrir.
Duvarlar geniş ve büyük kesme taşlarla örülmüş olup dışta dişler yaparak
bölümlere ayrılmıştır. 6 a yapısı 19,18x12,30m boyutlarında bir yapıdır.
Troya 6'nın megaron planını normal olarak gösteren yapılardandır.
Troya 6'nın önemli bir yapısı Antalı Ev -6 t- girişinin doğusunda bulunur.
Üzerine gelen bulevteryon tarafından büyük ölçüde tahribe uğramıştır. Eve
Anta adını veren taş halen yerindedir.
Akropol evlerinin birçoğu trapezoidaldir. Bu türdeki evlerin dar yüzleri
kente, geniş yüzleri ise surlara bakmaktadır. Böylece trapezodial evler
kuzeyden güneye doğru genişleyen ve yelpaze gibi açılan akropol planına
uymaktadır. Homros'un İlyada'sında bahsettiği Priamos'un İlyon kenti, Troya
6h'dir. İlyada'da anlatılan ve 10 senelik savaş sonucu ele geçirilen kent
burası idi. Odesya'da anlatılan İlyon tahribi ise 7a katında olmuştur.
TROYA 7 (MÖ 1275-1240)
Troya 6'nın bir deprem ile son bulmasıyla Troya 7a katmanında depremin
aralıklarla devam ettiği ve deprem sonucu yıkılan yapılar altında insan
iskeletlerine rastlanması, buranın ansızın terkedildiği izlenimi
yaratmaktadır. Yine de bir kültür değişikliğine rastlanmamıştır. 6h
evresinde bulunan Minyas seramiğinin aynı bollukta 7a katında da varolduğu
kaydedilmiştir. Bu dönemde plan ve mimarinin düzenlemesinde bir karakter
değişikliği görülür. 6f-h evrelerindeki yüksek sanat düzeyinden ve kent
planından bir eser kalmamış, ayrıca sosyal sınıf ayrılığı gösteren ev
tipleri ortaya çıkmıştır. İyi korunmuş bu evler doğu suru ve kapısı arasında
görülebilir. Bu köklü değişim deprem sonrası akropol dışında oturan halkın
devlet yönetimine geçmesiyle ve kral ve soyluların ortadan kalkmasıyla
açıklanabilir. Uzun zaman kral ve soyluların kendilerini sömürmesinden bıkan
halk tabakası depremden yararlanıp bir darbe gerçekleştirimiş olabilir.
Troya 7b 1 (1240-1190):
7a katındaki yanık tabaka 50 ila 100 cm arasında değişen bir kalınlık
gösterir. Bu tahribe karşın Troya'lılar kentlerine dönmüşler ve surlarla
evleri onarmışlardır. Minyas seramiği üretimi devam etmiştir. İlk kez 7a'da
görülen yapı tarzı burada da devam etmektedir.
Troya 7b 2 (MÖ 1190-1100):
Troya 6'dan sonra ilk kültür değişikliğine bu tabakada rastlanır. Bu katta
Buckel keramik denilen ve benzerlerine yalnızca Balkan ülkelerinde rastlanan
kurşuni renkli, yüksek keskin kulplu ve üzerleri boynuzcuklarla süslü kaplar
görülür. Duvar örgüsünün dip kısmı ortostat şeklinde blok taşlarla
güçlendirilmiştir. Bu tip bir ev 6u kapısının batısında görülmektedir.
Troya 7b 2'de yerleşen Balkan kökenli halk buraya zor kullanmadan gelmiş
olmalıdır. Çünkü bundan önceki tabakada bir yangın veya tahribe
rastlanmamıştır. Buradan, Ege göçüne ilk durağın Troya olmuş olabileceği
akla gelir. Bu dönemde Troya akropolünün göçler nedeniyle gücünü yitirdiğini
görmekteyiz. Troya 7 evresi için yeni yapılan çalışmalarda, önceden
bilindiği gibi üç tabaka değilde, dört ya da beş tabakadan oluşmuş olma
ihtimali belirmiştir.
TROYA 8 (MÖ 700-350)
Bu evrenin buluntuları 7. yüzyıldan eskiye gitmez. İlk yapılara batı
kapısının doğusunda rastlarız. Burası yukarı temenos olarak adlandırılan
sunağın altına rastlamaktadır. Sunak Hellenistik dönemde yapılmıştır.
Sunağın batısında bulunan ve kare plana sahip başka bir sunak ise Agustus
dönemine aittir. Yukarı temenosun güneyinde "aşağı temenos" adı verilen ve
içinde iki sunağın bulunduğu kutsal yer de Helenisitik dönemde inşaa
edilmiştir. Bu dönemdeki en önemli yapı Athena tapınağıdır. Tapınak ve onu
çeviren kutsal alan ve anıtsal giriş kapısının yapılması için düz bir
platform elde etmek üzere höyük tepesinde bulunan eski yapı kalıntılarının
bir kısmı yıkılarak düz bir saha açılmış ve üzerine inşaa edilmiştir. Bu
yüzden bu devreye ait cevaplanamaycak sorular ortaya çıkmıştır. Geriye kalan
son kalıntılar da Schilemann'ın büyük açmasıyla ortadan kalkmıştır.
Homeros'un İlyada'sında Athena tapınağından bahsetmesi ve tapınağın kentin
en yüksek noktasında bulunduğunu söylemesi arkeologları buranın bir tapınak
olabileceği kanısına yöneltmiştir. Ancak, yapılan çalışmalarda yapının
Athena Tapınağı olduğu konusunda herhangi bir somut kanıta rastlanmıştır.
Tapınağın yeri Schliemann tarafında tamamen kazılmış olduğu için şu an
burada derin bir çukur mevcuttur.
Herodotos'a göre Xerxes burada tanrıçaya bin öküz kurban etmiştir. İskender
ise Granikos zaferinden sonra tapınağı ziyaret edip armağanlar sunmuş ve
daha sonra gönderdiği bir mektupta buraya görkemli bir tapınak yaptıracağı
konusunda söz vermiş olduğu bilinir. Strabon, İskender'in bu isteğini
Lisimakos'un yerine getirdiğini söyler.
TROYA 9 (MÖ 350-MS 400)
Roma döneminde Novum İlyum olarak bilinen kentin yapısal olarak çok büyüdüğü
görülmektedir. Troya 9'un bu dönemde Sezar (İÖ 59-44) ve Oktavyus Ogustus (İÖ
31-14) devirlerinde kültür açısında yeni bir ivme kazanmıştır. Athena
Tapınağı bu dönemde yapılan değişikliklerle genişletilmiştir. Troya bu
dönemde Roma İmparatoru Büyük Konstantin (MS 324-327) tarafından başkentin
yeri olarak düşünmüş, ancak daha sonra Bizantion'da karar kılmıştır.
Novum İlyum'um son yapılan çalışmalarda anıtsal bir yapıya sahip olduğu
ortaya çıkmıştır. Bu yapıların çoğu yazılı kaynaklardan bilindiği üzere
Julius Klaudyus hükümdarlığında ve daha sonraki hükümdarlar tarafından
yapılmıştır.
İlyum kale duvarının tam önünde yeralan tiyatro, sunaklar ve ovaya doğru
uzanan burun üzerindeki kuzeydoğu terasındaki büyük tiyatro gibi Hellenistik
ve Roma dönemleri anıtlarına yeni bulgular da eklenince burası büyük şehir
niteliğine bürünmektedir. Yapılan kazılar sonucunda görülmüştür ki Roma
yapılarının temelleri çok derindedir. Bu yapılar arasında derinleşilen her
kısımda Troya 6 evresine ait tabakalara rastlanmıştır. Bu açmalar, Troya 6-7
kale yerleşmesinin güney kapısından 100-170 m. kadar uzaktadır.
Bu devirde Athena tapınağının genişletildiği anlaşılmaktadır. Tapınağın dört
tarafı 80 m. uzunluğunda sütun sıralarıyla çevriliydi. Bu büyük meydanın
yapılması sırasında Troya 6'nın en önemli yapılarıyla Troya 7'nin evleri
tahrip edilmiştir. Troya 6'nın büyük giriş kapısı, 7t nin hemen doğusunda,
yarısı şehir surunun üstünde yeralan bulevteryon ve küçük tiyatro ile şehir
duvarı üstünde bulunan tiyatro Roma çağına aittir.
Büyük Tiyatro
Kuzeydoğudaki tepenin yamacına yaslanmış bir vaziyettedir. Ovaya ve denize
hakim bir konumdaki ve 10.000 kişi alabildiği sanılan bu yapıdan geriye çok
az şey kalmıştır. Blegen yaptığı kazılarda sahne binasının ve orkestranın
bir kısmını günışığına çıkarmıştır. Oturma sıralarının bulunduğu yamaç henüz
kazılmamıştır.
Anıtsal Çeşme (Nimfeum)
Güneye doğru tarlaların içindeki kalıntıların anıtsal çeşmeye ait oldukları
bilinmektedir. Burada insan ve hayvan figürleriyle süslü döşeme mozaiklerine
reastlanmıştır. Bu mozaiğin üst kısmında üçüncü yüzyıla tarihlenmiş boyalı
duvar sıvaları bulunmuştur.Aynı yönde 500 m. kadar ileride Troya 6'nın son
evrelerine ait olduğu sanılan bir mezarlığa rastlanmıştır. Kazılarda
ağızları kapalı olarak toprağın hemen altına gömülmüş değişik şekil ve
büyüklüklerde pişmiş toprak testiler içinde ölülerin yakılmasından sonra
geriye kalan kül ve kemik artıkları ele geçmiştir.
Küçük Tiyatro(Odeon)
En iyi korunmuş yapılardan biridir. Oturma sıraları sağlam durumdaki
Odeon'un kavea bölümünün batısı, üst kısımdan itibaren toprakla doldurularak
yükseltilmiştir.
Meclis Binası (Buleteryon)
Yapının daha önceleri Odeon olarak kullanılmış olabileceği sanılmaktadır.
Önde dörtgen planlı bir girişi, arkasında yarım daire şeklinde bir
orkestrası ve bunun gerisinde oturma sıralarının yeraldığı kavea
yeralmaktadır. Giriş holünün Troya 6 sur duvarının üstüne oturtulmuş tek
parçalı mermer eşiktaşı hala yerindedir.
|